Transklima Genel Müdürü İzzet Nasi: 'Enerji meselesi, milli bir meseledir...'
Firma olarak birçok ilke imza attık
Çalışma hayatıma 1967'de Alarko'da başladım. 1980'e kadar muhtelif kademelerde çalışıp mümessillik kısmının müdürü olarak görevimden ayrıldım. 1981 yılında, kendi firmamı kurdum. O tarihten bu yana, iklimlendirme konusunda yoğunlaşıp bu alanda uzmanlaştık. Şirketimizin önceliği, dünya üzerinde üretilen en yüksek performanslı kaliteli soğutma ve klima ürünlerini, Türkiye'deki müşterilerimizle buluşturmaktır. Satış öncesinde müşterilerimizin ihtiyaçları doğrultusunda çözümler üreten firmamız, satış sonrasında da verdiği teknik destek ve servisle alelade bir satış firmasından ziyade, "çözüm ortağı" zihniyetiyle çalışır. Dünyadaki teknolojik gelişmeleri ve eğilimleri dikkatle izleyen Transklima günün koşullarına göre gerek çevreci gerekse uzun vadede ekonomik çözümler üreterek hem çevreye hem de Türkiye'ye katkıda bulunmayı görev edinmiştir. Vizyonumuz klasik ve ilk başta ucuz gibi görünen çözümler yerine yenilikçi, orta ve uzun vadede kalıcı ve optimal çözümler üreterek müşteri memnuniyetini en üst düzeye çıkarmaktır.
Transklima, Türkiye'de birçok ilke imza atmıştır. İlk vidalı su soğutma grupları, ilk üç kademe santrifüj gruplar, ilk aksiyal fanlı klima ve soğutma için gerekli kuleler, ilk süper sessiz aksiyal fanlı düşük enerji sarfiyatlı su soğutma kuleleri, ilk aksiyal fanlı kapalı kuleler, ilk kristalize problemi olmayan tek kademe ve çift kademe absorbtion grupları, ilk kimyasalsız su soğutma kulesi tasfiye sistemi, başarıyla gerçekleştirdiğimiz ilkler arasındadır. Bugün halen Evapco su soğutma kuleleri, Broad ve Yazaki absorbtion chiller'ler, Dolphin ve Lakos su tavsiye sistemleri, Mammoth ısı pompaları, Pacare paket klimalar ve Gree fancoillerin temsilciliğini yürütmekteyiz.
Aynı zamanda Rusya'da bir büro açtık. Esas hedefimiz, orada iş yapan Türk firmalarına teknik destek vermek ve teknik malzeme satışı gerçekleştirmek. İki senedir Enka, Rönesans gibi firmalara bizim bildiğimiz konular üzerinde teknik destek veriyor, bilgilerimizi ve tecrübelerimizi paylaşıyoruz.
Artık, üretilen atık enerjinin değerlendirildiği sistemler rağbet görüyor
Alarko'dan ayrıldıktan sonra 12 seneye yakın bir süre Trane?in Türkiye temsilciliğini yürüttük. Daha sonra Trane, kendi satış ofisini açmaya karar verdi. Bu aşamadan sonra da klima ve havalandırma sektöründeki yenilikleri takip ettik ve Türkiye soğutma kulesi pazarını geliştirmek yönünde çalışmalarımıza devam ettik. Son yıllarda ise enerji verimliliği konusuna yoğunlaştık ve çalışmalarımıza bu doğrultuda devam ediyoruz. Soğutma kulelerinin yanında, kojenerasyonlu sistemleri kurmaya başladık.
Ayrıca, toprak kaynaklı yenilenebilir enerjiler ve güneş enerjisi konusunda çalışmalarımız mevcut. Güneş enerjisinin bir elektrik üretme, bir de su ısıtma kısmı var. Sıcak suyu üretiyorsunuz ve kârlı oluyor fakat bu sıcak suyu sarf etmediğiniz zaman, problem arz ediyor. İşletmede sorunlar çıkıyor. Bu nedenle kurduğumuz sistemlerde, güneş enerjili sistemler vasıtasıyla elde edilen fazla sıcak suyu, soğutmada kullanıyoruz. Böylece hem sistemde oluşabilecek birtakım sıkıntıları engelliyor, hem de ciddi oranlarda enerji tasarrufu sağlıyoruz. Kollektörler aracılığıyla 80-90 0C sıcak su üretiliyor. Bu sıcak suyu doğrudan doğruya soğutma makinesine verip, soğutma temin etmeye "absorsiyon sistemi" deniliyor. Absorsiyon cihazlarının tarihi, Türkiye'de 1972'lere dek uzanıyor. İlk olarak 1972 tarihinde, ben Alarko?da çalışırken, rahmetli arkadaşım Fikret Taşangil ile birlikte Intercontinental Oteli?ne bu sistemi tesis ettik. Bugün, atık enerjiden istifade edildiği zaman, absorbsiyon cihazlarının çok faydalı olduğu ortaya çıktı. Eskiden bir kazanda fueloil yakıp sıcak su üretiyorduk. Bu sistem kısa bir süre sonra karlılığını yitirdi. Bu sistemi ilk uyguladığımız 1972 yılından sonra hem petrolün hem suyun fiyatı çok arttı. İşletme masraflarıyla beraber bir makine kadar para harcıyorduk. Bu nedenle, o sistem tamamıyla terk edildi. Mekanik sistemlere geçildi. Günümüzde de doğalgazın ve fuel oil fiyatının yüksek olması bu sistemin eskisi gibi kullanılmasına imkan vermiyor .
Ancak , endüstriyel tesislerin, ürettiği atık enerjiyi değerlendirdiği sistemler rağbet görüyor. Atık ısıyı değerlendirip soğutma kısmında kullanmak, böylece olabildiğince fazla enerji tasarruflu sistemler üretmek için çaba gösteriyoruz.
Ülkemizi doğalgaz bağımlılığından kurtarabilmek için bir yerden başlamak lazım...
Güneş enerjisinden elektrik üretilebilen fotovoltaik sistemlerin birkaç dezavantajı var. Mesela bu sistemlerin maliyetleri çok yüksek. Buna karşılık, yatırım maliyetinin geri dönüş süresi de oldukça uzun. Ürettiğiniz enerji bugün 0,15 dolar civarındaysa, devletin 0,45 dolar civarında alması lazım ki, karlılığı olsun. Ayrıca ilk yatırım sırasında da devletin teşvik vermesi gerekiyor. Bu konular henüz bir açıklığa kavuşturulamadığı için halen doğalgaz bağımlılığımız sürüyor. Bu sorunlara çözüm getirilebilmesi halinde sistem elbette kurulması gereken bir sistem, ancak bu kadar ciddi bir yatırıma kalkışabilmek için sonuçlarını da kestirebiliyor olmanız gerek. Bugün kurulu kojenerasyon sistemlerinin tamamı, doğalgaz ile çalışıyor. Çünkü gaz motorları kullanıyoruz. Bu nedenle ısrarla bu gaz motorlarından elde edilen atık ısının değerlendirilmesi konusu üzerinde duruyorum. Atatürk Havalimanı, Sabiha Gökçen Havalimanı, Hayat Kimya gibi tesislerde sistemlerimizi kurduk. Bu sistemler de ne yazık ki doğalgaza bağlı. Uzun vadede bu doğalgaz bağımlılığından kurtulmak istiyoruz. Bu da ancak güneş enerjisiyle ya da yenilenebilir ısı kaynaklarıyla mümkün olur. Ayrıca, çöp gazı da değerlendirilmesi gereken atık enerjiler arasında yer alıyor, fakat layıkıyla değerlendiremiyoruz. Ülkemizi doğalgaz bağımlılığından kurtarabilmek için bir yerden başlamak lazım..
Sahip olduğumuz şansı iyi değerlendiremiyoruz
Güneşlenme süresi bakımından dünyanın en şanslı ülkeleri arasında yer alıyoruz. Fakat sahip olduğumuz bu şansı iyi değerlendiremediğimizi düşünüyorum. Türkiye'nin bu alanda dünya devi ülkeler arasında yer alması gerekirken, bu alanda faaliyetlerimiz yeni yeni başlıyor diyebiliriz. Oysa, Almanya, bize göre "güneş fakiri" sayılabilecek bir ülke olmasına rağmen, bu alanda dünyanın en güçlü isimleri arasında yer alıyor. Tesis kurma, imalat ve bilgi açısından bizden çok ilerideler. Ülkemizde pellet üretimini de çok rahat gerçekleştirebilecekken, pelletleri kimsenin tanımadığı gerçeği ile karşı karşıya kalıyoruz. Bu alanda da yine karşımıza çıkan en büyük oyuncu, Almanya..
İşimin bir parçası olmasına rağmen doğalgaz kullandığım için rahatsızım...
Doğalgazlı sistemleri firma olarak halen kurmaktayız, ama açık yüreklilikle ifade etmeliyim ki bu durumdan hiç hoşlanmıyorum. Güneşi çok iyi değerlendirebiliriz. Ancak bunun için de teşvik gerekiyor, devlet teşvik ederse, doğalgaz bağımlılığımız da azalacaktır. Hidroelektrik santralleri kurulabilir, şelalelerden elektrik üretilebilir. Uzun vadeli planlar, bu sistemlerin kurulmasına yönelik olarak yapılabilir. Balçova'da toprağın altından, çok az bir derinlikten 150, 160 0C sıcak su üretiliyor. Bu sıcak suyu bir soğutma makinesinde değerlendirmek kabilken harekete geçemiyoruz. Elektrik sarf ederek soğutma makineleri çalıştırıyoruz. En büyük sorunumuz, geleceğe dönük uzun vadeli bir planlamamızın olmaması. Birtakım önlemler bugünden alınmazsa ileriki yıllarda enerji kısıtlaması olacaktır. Mevcut potansiyel kaynaklarımızı değerlendirmeye müteşebbisin gücü yetmiyor, mutlaka devlet desteği gerekiyor.
5 MW ve üzeri kapasitelerde elektrik üretimi için genelde gaz türbinleri kullanılır. 500 0C'lik gaz, 250-300 0C'ye kadar düşürülebilir. 350 0C'den sonra soğutma makinesine verilip soğutma temin edilebilir. Yani bir trijenerasyon sisteminden hem elektriğinizi hem ısıtmanızı ve prosesteki kurutmayı temin edebilir, hem de atık enerjiyi soğutma makinesine verip, soğutma ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz. Bu şekilde sistemin verimi % 80-85'lere kadar çıkıyor. Biz bu sistemi Hayat Kimya'da uyguladık, gayet iyi neticeler aldık. Yatırım maliyetinin geri dönüş süresi ise iki yıl. Fakat işimin bir parçası olmasına rağmen yine de doğalgaz kullandığım için rahatsızım. Çünkü kaynak bize ait değil, para yabancıya gidiyor..
Yeni yasalar ile belli metrekarelerden büyük yerlerde merkezi sistemin zorunlu olması ve yeşil binalar konularındaki gelişmeler çok isabetli. Merkezi sistemlere geçmek mecburiyetindeyiz, çünkü verimliliği çok yüksek. Bireysel sistemler ile 1 kW soğutma için ortalama 0,6 kW enerji harcıyoruz. Merkezi sistemlerde bu oranı 0,2 olarak uygulamak mümkünken, daha fazla enerji harcamanın, çevreyi kirletmenin, görüntü kirliliği yaratmanın anlamı yok. "Enerji Meselesi", milli bir meseledir. Dünyanın tüm devletleri enerjide bağımlılığını azaltmak için doğal kaynaklara yönelirken ülkemizde bu konuda bu kadar ağır ilerlemek, beni hem mühendis hem de fert olarak rahatsız ediyor..