Header Reklam
Header Reklam

Klima soğutma sektörümüz vizyon ve hedef ler ini tartışıyor

13 Ağustos 2008 Dergi: Temmuz 2005
Klima soğutma sektörümüz vizyon ve hedef ler ini tartışıyor Klima ve soğutma sektöründe faaliyet gösteren kuruluşlarımızdan bir grup temsilci ve hocamız Prof. Dr. Doğan Özgür, bir akşamüstü biraraya geldi ve dergi okurlarımız için bir "durum tespiti" yapmaya çalıştı. Özellikle endüstriyel soğutmaklima alanında Türkiye'nin sahip olduğu düşünülen avantajların, sektörümüzü ve ülkemizi hakettiği başarılara taşımasını diliyoruz.

Prof. Dr. Doğan Özgür: Bu sektörün gelişim sürecinin başlarında, klimanın "lüks" olmadığı mesajlarının verilmesine özen gösteriliyordu. Klimanın "lüks" olarak görülmesi, sanırım artık söz konusu değil. Bugün aşmamız gereken başka etaplar var önümüzde..

Tevf ik Akannaç: Klima, ülkemizde son on yıldır ihtiyaç haline geldi. Bu sürecin öncesinde Türkiye'de bu sektörde daha çok, yabancı temsilcilik bazında çalışan birkaç firma bulunuyordu. 80'li yıllardaözellikle 1985'ten itibarenTürk firma temsilcilerin yurtdışı ziyaretleri artmaya başladı. O dönemlere kadar, zirai ürün üretimi fazla olan ülkemizde, bu ürünleri ilgilendiren depolama, soğutma yatırımları, İller Bankası tarafından yapılmaktaydı. Soğutma sektörü faaliyetleri de ağırlıklı olarak soğuk depolama odaklı idi. Yurtdışı ziyaretlerimiz, temaslarımız arttıkça, teknoloji ve bilgi transferi yapılmaya başlandı. Bu dönemi, sektörün dönüm noktası sayabiliriz. Bundan önce üretim kalitelerinin çok iyi olduğu söylenemezdi. Taahhüt ağırlıklı bir pazar yapısı olduğundan, fiyat, ön planda geliyordu. O dönemlerde sanırım fiyatlar da bu güne oranlabir hayli yüksekti. Cihazlar, ağırlıklı olarak yurtdışından geliyordu. 80'li yıllarda, turizm teşvikleri ile birlikte, turizm yatırımları arttı. Yurtdışı temasları artan kuruluşların çoğu, hem üretici hem de mümessil firma oldular. Üretim, daha çok yan mamul montajı şeklinde idi.

Cengiz Hepergil: Gümrük duvarları varken, bir yönü ileyerli üretim korunuyordu. Üretim adetleri düşük, fakat kar marjı yüksekti. Çoğunlukla soğuk depoculuk yapıyorduk. Turizm yatırımları ile havalandırma, klima sektörü yapılanmaya başladı. Prof. Dr. Doğan Özgür: Gümrük duvarları ile var olan koruma, lehimize mi oldu, aleyhimize mi, bazı açılardan tartışılabilir.

Tevf ik Akannaç: 90'h yılların başından itibaren yatırımların hız kazandığım görüyoruz. 90'h yıllar, yurtdışı ile entegrasyon açısından başarılı bir dönem oldu. Türkiye klima sektörü olarak, son ononbeş yıllık dönemin atak dönemi olduğu söylenebilir. Günümüzde "Türk malı" cihazlar, özellikle yakın coğrafya ülkeleri başta olmak üzere kabul görüyor, tercih ediliyor. Kanımca sektör olarak yeni hedefimiz; üretim adetlerini yükseltmek olmalıdır. Üretimimizin "pahalı" oluşuna çare üretmeliyiz. Sektörde faaliyet gösteren firma miktarına karşı, tatminkar hacimde talep yaratılamamıştır. Bu nedenle yaşanan rekabetin gücü, karlılığı da engellemektedir. İhracat, en önemli talep artırma olanağıdır. Bu olanağı en iyi, en parlak seviyeye götürmeliyiz. Türk sanayisinin ihracat patlaması yaratacak potansiyeli olduğuna inanıyorum.

Serhat Ocakçıoğlu: Geçtiğimiz yıllara kadar YORK, Türkiye'de temsilciliği vasıtasıyla vardı. Dört yıl öncesinde YORK, Türkiye'ye gelme karan aldı ve süreç içinde Türkiye'deki temsilcisini de bünyesine entegre ederek yeni yapılanmasını oluşturdu. YORK olarak bazı komponentlerin üretimini Türkiye'de, işbirliği yaptığımız üretici kuruluş aracılığı ile gerçekleştiriyoruz. Klima santrallan, bu çalışma içindeki ürün grubumuz. Soğutma gruplan için ileriye dönük olarak fizibilite çalışmalan yürütüyoruz. Hangi ürünleri burada üretmemizin efektif olacağını araştırıyoruz. Türkiye'de üretim yapılması yolunda giderek yoğunlaşan talepler, üst yönetime geliyor. Türkiye'de yapılacak üretimin sadece Türk pazarına yönelik olması düşünülmüyor. Türkiye'de teknoloji üretme kabiliyeti çok yüksek değildi. Ama artık önemli bir tecrübe birikimi oluştuğunu görüyoruz.

Yeşim Gülcan Portakal: Firmamız ÜNTES, hem yerli üretici , hem de ithalatçı, mümessil bir kuruluş. Soğutma gruplan, fan koiller gibi cihazlan, yurtdışından getirmekteyiz. İçinde bulunduğumuz dönemde, bu sektördeki firmaların ArGe, dizayn, sertifikasyon, akreditasyon konularında atak içinde olduğunu görüyoruz. Sektörün belirli noktalarda görmesi gereken desteğin yetersiz olduğunu düşünüyorum. Özellikle proje fırmalan ve kullanıcıların, yerli ürünleri destekleyen bir yaklaşımı olmalannı bekliyoruz. Türkiye'de akredite ölçüm ve test laboratuvarlan maalesef yok denecek kadar az. Bu ciddi bir eksiklik. Yüksek kalifıkasyonda üretim yapabilmek için, bir çok şeyi ithal etmemiz ve firma bazında yüksek yatınm bedelleri ödememiz gerekiyor. Nitekim bu bedeli ödedik ve bugün oldukça iddialı bir ölçüm ve test laboratuvanna sahibiz. Olması gereken atılımı gösterebilmek için, yabancı bir kuruluşla %50 ortak yapısı içinde yeni bir oluşum içinde girdik. Yabancı sermayenin ülkemizde yatırıma yönlendirilmesinin önemi şüphesiz ki büyük. Ama, doğrudan üründe ve üretim süreçlerinde kaliteyi yükseltecek yatınmlanmızın tamamım gönül isterdi ki, kendi öz kaynaklanmızla karşılayabilelim.

Özellikle sistem kliması ürün segmentinde bulunan standartlardaki yetersizlikler, üretici firmalar arasında haksız rekabete, toplum sağlığı ve enerji verimliliği konusunda sorunlara neden oluyor. Kaliteyi ve müşteri memnuniyetini ön plana alan firmalar ile sadece fiyat bazlı strateji izleyen firmalar arasında haksız rekabete yol açıyor. Oluşan bu haksız rekabet firmalann ürün geliştirmesi için ayırabilecekleri bütçelerin kısılmasına yolaçıyor, sektördeki ürün kalitesinin artmasını engelleyici bir faktör olarak karşımıza çıkıyor.

Enerji maliyetlerinin her geçen gün arttığı günümüzde, özellikle Türkiye gibi enerji kaynakları konusunda dışa bağımlı bir ülke için, klima cihazlarının enerji verimlilikleri konusunda hiçbir sınırlama bulunmuyor. Bunun sonucunda ülkemiz ciddi oranda döviz kaybına uğruyor. Standartlar konusunda bulunan bu eksikliğin düzeltilmesi konusunda, sektörümüze ait mesleki organizasyonlar, TSE ve Sanayi Bakanlığı ile istişareleri güçlendirmeli, öncülük rolü üstlenmelidir. Prof. Dr. Doğan Özgür: Yabancı kuruluşlardan sağlayacağımız yarar, sadece sermaye katılım payı değil. Bizim uluslararası pazarlardaki pazarlama kabiliyetimiz çok güçlü değil. Onların dağıtım kanallanndan, pazar avantajlarından istifade etmemiz gerekir. Aynca hassas ölçüm yapabilmek tabii ki önemli, ancak uygulayabilmekle bağlantılı olmalı. Uygulanamayacak kadar hassas ölçüm yapabilmemizin bize yaran olmaz.

Öncelik sıralamamızda verimlilik, üretim planlaması, malzeme ile ilişkimizde sorunlanmız var. öncesine baktığımızda, Türkiye'deki klima ihtiyacı ile bugün arasında çok büyük fark var. O dönemde tüm ülke genelinde yılda en çok 250300 soğutma grubu ihtiyacı vardı. Bugün ise, büyük ölçekli tek bir firmanın Türkiye satışı bu hacimde. Özal dönemi ile yurtdışına açılan Türkiye hızlı bir gelişme sürecine girdi. YORK'la tanışana kadar bir çok cihazı üretiyorduk. Sonrasında ise belirli ürün gruplarına odaklanma karan aldık. Özellikle de klima santraline yöneldik. İlk klima santrali satışımızı anımsıyorum, Aksaray Vatan Caddesinde bir kamu yapısı için 12 santral yapılacaktı. Teslim süresi bir yıldı. Bugün ise üretim ve teslimat yeteneğimiz, yurtdışı kuruluşlarla rekabet edebilir seviyede. Süreç içinde klima komponentleri ve yan sanayi de gelişti ancak yan sanayinin gelişimi hala istenen düzeyde değil. Örneğin uluslararası standartlarda batarya üreticimiz var ama, üfleyici ürün gruplarında, fanlarda hala böyle bir ihtisas yönelimi gerçekleştirilmedi. Yıllar önce İSKİD'de "Türkiye Klima Üretim Üssü Olmalı" hedefini koymuştuk. Bu yıl IKK Hannover Fuarı'na 3040 üretici kuruluşumuz katılıyor. Yani bu hedef doğrultusunda yol aldığımız söylenebilir. Ancak, "sürdürülebilir kalite"yi yabancılara iyi anlatabilmemiz, ikna edebilmemiz lazım. Türkiye, kayıt altına aldığı sanayiciyi neredeyse yerden yere vuruyor. Kullandığımız elektrik maliyeti yabancı rakiplerimizin üzerinde, yatınm kredileri faizleri yurtdışındakinin 10 katına yaklaşıyor.

Türkiye için "endüstriyel üretim", milli bir politika olmalı. Üretmeyen ülke yaşayamaz, kalkınamaz, ayakta kalamaz.

Bilgi düzeyimiz, örgütlenme düzeyimiz çok iyi. Devlet politikalannın gözden geçirilmesine ihtiyacımız var. Türkiye'de klima denince, devletin algıladığı salt duvar tipi klimalar. Endüstriyel klimayı görmüyorlar. Bunu anlatabilmemiz lazım. Önceleri ana müşteri devletti. Şimdi ise özel sektör. Özel sektör daha seçici, daha komplike talepleri oluyor. Genel olarak üretim kalitesine, üretim süreçlerine özen göstermeli, klima sektörümüzün kalite algısını yükseltmeliyiz. Firmalanmızm bazılarında satış ile pazarlama, birbirine kanştınlıyor. Pazarlamada "fiyat odaklı" yaklaşımlara sağlıklı alternatifler üretebilmemiz lazım.

Cemal Yılmaz: Klimanın Türkiye'deki geçmişine baktığımızda, endüstriyel klimanın ağırlık noktası olduğunu görüyoruz. Ticari tip klima, özellikle split tiplerin gelişmesi ile ivme kazandı. Kullanımı yaygınlaştıkçadiğer ürünlerde olduğu gibifiyatları düştü. Fiyatlann düşüşünde göz önüne alınması gereken bir başka etmen; ABD'nin Avrupa klima pazarına girmek isteyişi ile oluşan fiyat rekabetidir. Avrupa'nın güneyi, klima pazanna hakimdi. Avrupa'da da ABD ürünleri ile kıyasıya rekabet edilmesi neticesinde fiyatlar düştü. Ona rağmen, geçtiğimiz birkaç yıl öncesinde Avrupa'da yaşanan öldürücü sıcaklar dönemindeParis'te klimalı restoran bulmakta güçlük çektim. Yani orada da klima her yere girebilmiş değil. Türkiye'de turizmin gelişmesi ile konfor talebi doğdu. Standartlar, üretim kalitesi yükseldi, kullanım adedini de artırdı. Klima konusundaki talep artışı, Türk üreticisinin işine yaradı. Türkiye'nin enerji maliyetleri AB'den yüksek ama, başka faktörlerin yarattığı cazibe açısından yine de avantajlı. Eskiden küçücük bir parçayı yurtiçinden temin etme olanağınız yoktu, yurtdışından getiriyordunuz. Şimdi, iç pazarda her şeyi bulmak mümkün. Otomasyon talepleri ön plana çıkmaya başladı. Bu konuda da her şeyi kolaylıkla tedarik edebiliyorsunuz. Standart ürünlerde çok fazla ArGe gerekmeyebilir ama bazı ürün gruplannda ciddi ArGe ihtiyacımız olduğunu görüyoruz. Hareket kabiliyetimizi artırmalıyız. "Büyük balık küçük balığı yutar" diye bir söz var ya, günümüzde "hızlı olan, yavaşı yutuyor" şekline geldi. Hızlı kararlar alabiliyor, uygulayabiliyor olmak çok önemli. Uzun süre AB'ne girmemiz mümkün gözükmüyor. Ancak herkes pozisyonunu güçlendirmeye bakmalı. Türkiye esnek imalatta cazibesini koruyacak. Türkiye'nin klima üretim üssü olabilmesi ise fevkalade mümkün. Proje bazlı satış ağırlığımız olduğundan, proje firmalanna, müteahhitlerimize çok iş düşüyor. Yabancı müteahhit kuruluşlar da, Türk müteahhit kuruluşlarla rekabet edebilmek için Türk ürünlerine ilgi gösteriyorlar. Yurtdışındaki proje bürolarını, müteahhit kuruluşlan ziyaret etmeli, kendimizi tanıtmalı, kabul ettirmeliyiz. Böylelikle Türk firmalarının isimlerini yurtdışındaki işlerin şartnamelerine geçirebiliriz. Uluslararası proje bürolan ile temaslanmız ve yurtdışı fuar katıhmlanmız çok önemli. Yoksa gerektiği kadar iş alamayız veya aldığımız işlerin karlılığını çok düşürmek sureti ile iş alabilmeye devam edebiliriz.

Tevfik Akannaç: Bugüne kadar bizi bir şeyler yapmaya, hep iç pazar sürükledi. Artık bu itici nokta yurtdışına kaydı. Yabancı fuarlarda Türk firma standlannın çoğu, bir ticaret firması gibi gözüküyor. Yani pek çok tip ürün satan "satıcı" bir kuruluş gibi.. Geçmiş dönem şartları içinde, iç pazarın talebi olabilecek her şeyi üretmeye çalıştık. Bu bizim uzmanlaşmamızı engelledi, geciktirdi. Bu durum, üretim maliyetlerinin yüksek oluşunun nedenlerinden de biridir. Üretimde işçi verimliliğini de düşürüyor. Pazarlama sürecinde de özellikle İtalyan'lardan daha çok şey öğrenmeliyiz. Hasan Acul: Firmamız, kanathborulu tip ısı eşanjörleri konusunda Türkiye'deki en büyük imalatçı durumunda. Endüstriyel soğutmaya ilişkin olarak klima, soğutma, soğuk ve donmuş muhafaza, şok tesisleri, enerji santrali soğutma radyatörü ve yağ soğutucuları gibi uygulamalarda kullanılan eşanjörlerin tümünün üretilmesinde hizmet verebilecek geniş ürün yelpazesine sahibiz. Bizimle birlikte diğer üretici firmalarda takip halindeler. Sürekli olarak Türkiye'nin soğutma ve iklimlendirme sektöründe Avrupa'nın üretim üslerinden biri olması görüşünü savunmaktayız. Yeni yatırımlara sektördeki tüm firmalann hız vermesi suretiyle ile Avrupa'nın eşanjörde ana üretim merkezlerinden biri olmalıyız. Son yıllarda yaşanan gelişmeler bu düşüncemizin doğruluğunu kanıtlar nitelikte ancak halen yürünecek epeyce yol olduğu da bir gerçek. İç pazarda sınırlı bir kapasite var ve pazardaki büyümenin de ancak ihracatla mümkün olabileceği gözüküyor. İhracat artırmadaki temel zaafımız yeni olmamızdan ileri gelen dış pazarlama ağının genel sığlığının yanı sıra maliyet ve verimliliğimizdeki olumlu gelişmelere rağmen varolan eksikliklerimizdir. Bu genel bakış açısıyla FRİTERM pazara ilişkin hedeflerini, ve üretim yapılanmasını ihracatı artırmaya ve bu yönde çalışan firmalan desteklemeye odakladı. İhracatın arttırmasındaki ana etmenin üretim teknolojisi, makine parkı, ARGE ve ÜRGE çalışmalarına yapılan yatınmlar olduğu açıktır. Bunun yanı sıra üretimde kalite yönetim sistemlerinin uygulanması, Avrupa'ya ihracat için kesin gerekli olan CE işaretlemesi çalışmalarının üretici firmalarca tamamlanması gerektiği düşüncesindeyiz.

ARGE çalışmalanna yapılan yatınm firmaya ve ülkeye geri dönen yatınmdır.Örneğin,kendi geliştirdiğimiz eşanjör tasarım programı "COILS 5.5 FRT 1" kanatlı borulu tip eşanjörler konusunda Avrupa'da ilk defa EUROVENT Sertifikası ile belgelendirilmiştir ve bu ülkemizdeki sektörümüze bir zemin yaratmıştır. Tüm klima santrali ve soğutma ekipmanı üreten firmalara açılım getirmiştir. Sektörümüzün bir kısım sorunlara sahip olduğu açıktır ancak sektör dışa açık bir yapıya sahiptir. Bu nedenle ileri teknoloji kullanılmaktadır.

Kredilendirme sorunları ve ARGE konusunda daha uygun teşvik yapılanması ve örgütlenme gereklidir.

Sektör için yetişmiş insan gücü problem olup, özellikle ara personel konusunda Teknisyen/ Tekniker seviyesinde eleman sayısı eksiktir. İhracatta ve ithalatta firma siciline göre işlem yapılmalıdır. Firmalann kendi güvenilirlikleri ile bulduğu ucuz kredi imkanı olan kredili ithalatta (özellikle hammadde ithalatmda) KKDF, ithal edilen ürün sanayi odası tarafından hazırlanan kapasite belgesi içerisinde var ise alınmamalı, kaldınlmahdır.

Raşit Akın: Firmamız GEMAK, bu sektörün yan sanayisi gibi bir noktada hizmet veriyor. Ürün kalitemiz iç pazarda olduğu kadar, dış pazarda da rekabet edebilir seviyede kabul ediliyor, beğeniliyor. Kalite geliştirme sürecini etkileyebilecek yatınmlanmız da sürüyor. Avrupa pazannda Alman ürünlerinin belirli bir yeri var, dolayısıyla fiyatlarının daha yüksek oluşu kabul görüyor.

Bizim ürünlerimizi diğer rakiplerimize oranla tercih edebiliyorlar ama hala "Made in Turkey" yazmasını tercih etmiyorlar. Bunu aşabilecek politikalar üretmemiz gerekiyor.

Önder Güvenç: Türkiye'de üretilen meyve ve sebzenin neredeyse %50'si çöpe atılıyor. Bunun nedeni hasat yöntemlerindeki hatalar ve soğuk muhafaza sisteminin olmamasından kaynaklanıyor. Tanm politikamız ile soğutma sektörü arasında doğru ilişkiyi kuramıyoruz. Endüstriyel soğutma, Türkiye'de olması gereken seviyeye yükselemedi. Konfor kliması hızlı bir gelişme gösterdi. Ama endüstriyel soğutmada bu ivmelenme yaşanmadı. Türkiye'nin özellikle gıda ve tanm ürünleri politikalarım da gözden geçirmesi gerekiyor. Et ve süt alanında gelinen noktaya pek çok ürün grubunda gelinemedi. Önümüzdeki dönemde, ülke kalkınması için oldukça büyük önem taşıyan gıda ve tarım ürünlerinin ciddiye alınması gerekiyor. Vural Eroğlu: KDV, sebzede %1, sebze, yemek haline geldiğinde %18. Meyve, meyve olarak yenilirse %8, meyve suyu olarak tüketilirse %18 KDV ödeniyor. Önder Güvenç: Bu toplantıda konuya makro düzeyde bakabilen çok önemli sektör temsilcileri bulunuyor.ben de kendi payıma bu çalışmaların altına yerleşecek ve onlardan bağımsız takip edilebilecek mikro ama pratikte doğrudan fayda üretmeye yönelik yaklaşımlar üretmeliyiz diye düşünüyorum...

Gıda, Endüstri, Ziraat Mühendislikleri disiplinleri ile koordinasyon, bir bağ oluşturulmalı. Bu koordinasyon için bir modelleme yapılmalı. EUROPGAP standartlan sektörün sivil toplum kuruluşlannca yaygm olarak öğrenilmeye çalışılmalı...Tarladan tabağa,çiftlikten çatala her ne denirse densin "Soğuk zincir" deyimi ,lojistik şirketlerinin yeniden örgütlenmesi tartışılmaya başlanmalı...Üreticilerin ağzı feci şekilde yandığı için artık üflemek bile istemediği "kooperatifçilik" deneyimini tekrar masaya yatırmalıyız...

Benim işim sadece yatınmcmın soğutma ihtiyacına uygun çözümü bulmak aslında ,fakat asla bu noktada kalamıyorsunuz...Çünkü bir kaç büyük şirketin dışında projeli yatınm yapılmıyor...kervan her zamanki gibi yolda düzülüyor... Taahhüt organizasyonlarının yetenekleri ile sınırlı bir çözüm alınıyor... Yatınmcıy a ilk yatırım maliyetlerinin cazibesi dışmda bir çözüm sunulmuyor,aslında pek çok yatınmcı da bunun ötesinde bir beklenti içinde de olmuyor zaten... Elma depolanna teklif veren tüm meslekdaşlanmız bunun çeşitli örneklemeleriyle karşılaşmışlardır. Teneşir vade diye esprisi yapılan pek çok satış da yapılmaktadır.

Tanm ürünlerinin kalitesi istisnalar hariçgenel ortalamada çok düşük olduğu için iç pazardan başka bir şans bulamıyor,arzın fazlalığı fıyatlan olumsuz etkiliyor,üreticinin dağınıklığı hem örgütsel anlamda hem de coğrafi anlamdapazarlık gücünü ortadan kaldınyor... Tanmda bir zamanlar kendine yeten bir ülke olan Türkiye'nin bu özelliğini tekrar kazanması için gerçekten ülke tanm politikalarından bize kadar gelen geniş bir yelpazede işbirliklerinin yapılması gerekiyor... Çok güzel örnek çalışmalar var...Fakat sayılannın kat be kat artması gerek...O zaman işte endüstriyel soğutmacılann işleri de artacaktır...Son 30 yıldır endüstriyel soğutma ile ilgilenen firmalann sayısı neredeyse aynı kalmıştır...

Prof.Dr.Doğan Özgür: Hakkınız var. Bu ihtiyaç doğrultusunda, Proses Bilimleri Fakültesi planlanıyor.

Cengiz Hepergil: Gemicilik sektörü de bizler için önemli bir pazar. Türkiye'de tersanecilik 610 yıllık bir geçmişe sahiptir.Ilk tersane Osmanlı imparatorluğu döneminde 1390 yılında Gelibolu'da kurulmuş. İstanbul Haliç tersanesinin taş havuzlarının temelleri 1455 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından atılmış, 16. yüzyılda dünyanın en büyük tersanesi haline gelmiş.İmparatorluğun çeşitli yerlerine kurulan devlet ve özel sektör tersaneleri Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması ile değişik konum kazanmış ve bilhassa İstanbul boğazı ve Haliç çevresinde yoğunlaşmış.

Sonraki yıllarda dağınık ve İstanbul'un doğal güzelliklerinin içinde bulunan ve bireysel çalışmalar yapan tersaneler, çevre bilinci doğrultusunda faaliyetlerini durdurarak 19791980 yülannda alt ve üst yapı yönünden organize olmuş TuzlaAydınlı koyu özel tersaneler bölgesine yerleşmişlerdir. Bugün 35 adet özel sektöre ait tersanenin yerleşik bulunduğu kov da

285,000 ton yeni inşa

115,000 ton tamir olmak üzere yıllık toplam 400,000 ton çelik işleme

Tek parçada 30,000 DWT kadar muhtelif tiplerde gemi inşaa kapasitesi

Yılık toplam 7,500,000 DWT bakım onanm kapasitesi

25,000 teknik eleman ve işçiye iş imkanı sağlanmıştır.

Bunun dışında Yanmca ^aradeniz Ereğli, Gelibolu ve Karabiga ile Sinop'ta tersaneler mevcuttur. 1995 yılında inşaa edilen gemi sayısı37 adet iken 2001 yılında 147 adet, şu anda Tuzla tersanelerinde sözleşmesi yapılmış çeşitli inşaa safhalarında takriben 250 adet gemi bulunmaktadır.

Türk gemi taşımacılığı ve gemi ihracatı açısından da küçümsenmeyecek bir rakamdır. Biz sektörümüz ile ilgili işin klima boyutuna bakarsak yılda 250 adet ısıtma havalandırmaklima sistemi ihtiyacı var demektir. Bir klima sisteminin Cihazkanallar menfezlerboru tesisatı ve montaj elemanlarımaliyetinin yaklaşık ortalama 50,000 Euro olduğu düşünülürse, soğutma sektörünün marin alanındaki pazarı 12,500,000 Euro'dur. Şimdiye kadar gemi kliması ihtiyacı yurt dışından karşılanmakta idi. Ancak teslim sürelerinin uzunluğu,süpervizyon ve servis ihtiyacı, dolaysı ile bu bedellerin yüksekliği yerli üretici ihtiyacını doğurmuştur. Tabii ki Marin tip klima cihazı yapmak, belirli sertifıkasyonlann dışında, belirli bir bilgi birikimi,deniz şartlan gemi mukavemeti ve titreşimleri ile şok dalgalarına karşı dayanım özelliklerini taşıyan özel dizaynlan gerektirir. Kullanılan malzeme ve komponentler, standart klima cihazlarından oldukça farklıdır.En önemlisi Loyd sertifikası gerekliliğidir. Bu talep bizi de Marin tip klima cihaz üretimine sevk etti. Bu noktada da pazarın geliştiğini düşünüyorum.

Prof.Dr.Doğan Özgür: Türkiye'de yapacak çok iş var. Yeter ki koşullan iyi değerlendirelim, hızlı uyum sağlayabilelim. Üretim kadar pazarlamada da atılım hedeflerimiz, azmimiz olsun..

Toplantı katılımcılanna Mıral Emğlu (HSK A.Ş.) Cengiz Hepergil, Tevffk Akannaç (ALDAĞA.Ş.) Serhat Ocakçıoğlu, Önder Güvenç (YORK) Cemal Yılmaz (FRİGO SOĞUTMA) Raşit Akın (GEMAK) }eşim Gülcan Portakal, Şenol Hürtürk (ÜNTES) Hasan Acul (FRİTERM) teşekkür ediyoruz.



Etiketler


Slider Altına