'Kaliteyi gözardı etmek, bindiğimiz dalı kesmektir'
Tesisat Market Dergisi bu ay, soğutma sistem ve cihazlarına hayat veren komponent ve donatıların, ana başlığıyla soğutma sektörümüzün gelişebilmesi için mevcut ticari pozisyonlarını, doğrudan bu komponentlerin tedarikçileri ile birlikte irdeledi..
Bu global analizin gerçekleştirilmesinde destek veren ve toplantımıza ev sahipliği yapan SOSİAD’a (Soğutma Sanayicileri ve İşadamları Derneği), teşekkür ediyoruz. SOSİAD Başkanı Alişan Ercan (Ercan Teknik), Metin Terzibaşoğulları (Teknion San. Mam. Paz. Tic. A.Ş.), Yüksel Turgut (Yüksel Teknik Soğutma San. Tic. Ltd.), Cem Atalkın (Frigoduman Soğutma San. Tic. A.Ş.), Jirayir Dağdevirenel (Çetinel Soğutma San. Tic. A.Ş.), D.Özgür Arseven (Cantaş İç ve Dış Tic. Soğutma Sis. San. A.Ş.) ve Mustafa Demirci’nin (Güven Soğutma Ltd.) katıldığı toplantıda aynı sektör içinde ürün ve hizmet üreten tüm birimlerin daha fazla iletişim ve ortak tavır içinde olabilmelerinin önemi ortaya kondu.
Toplantıya katılamayan, konuya ilişkin görüşlerini toplantı sonrası ileten Mustafa Engin Deryaaşan (Akdeniz Soğutma) ve C. Levent Tetik (Espa Soğutma Elemanları Pazarlama Ltd. Şti),sektörün gelişimi için bireysel bir politika çerçevesinde düşünülmemesini, üreticiden tedarikçiye kadar olan tüm halkaların bilinçli hareket etmeleri gerektiğini vurguladılar.
Toplantımıza katılan ve toplantı sonrası görüşlerini bizlerle paylaşan, soğutma komponentleri sektörünün önde gelen firma yetkililerinin görüşleri şöyledir:
Metin Terzibaşoğulları: Soğutma sektöründe bizi en çok rahatsız eden şeylerden biri, Uzakdoğu’dan gelen ürünlerin kalitesizliğidir. Bu alanda faaliyet gösteren kuruluşların büyük bir çoğunluğu ve biz, Uzakdoğu’dan ürün ithal ediyoruz. Bu ürünlerin taşıması gereken standartları belirlemek, kısıtlar getirmek mümkün gibi gözükse de, bunun için Bakanlık nezdinde uğraşmamız gerekiyor. Çin kendi içinde belirli bir kaliteyi zaman içinde yakalayacaktır, kuşkum yok. Ama bu gün Çin’den gelen kalitesiz mallar, diğer ülkelerden gelen kaliteli malların satışını etkiliyor. Nasıl bir çözüm bulunabilir bilemiyoruz ama, getirmemek çözüm değil, getirmek de çözüm olamıyor. Bunu Bakanlıkla da görüştük. Onların da yapabileceği pek fazla şeyin olmadığını gördük.
D. Özgür Arseven: Sektördeki pek çok kuruluş gibi, bizim de Çin’den getirdiğimiz ürünler var. Çin’den ürün ithalini savunmuyoruz ama piyasamızı kaybetmemek için, pazar koşullarına uyum sağlayabilmemiz için belirli ürünleri getiriyoruz. Kanımca Çin’den gelen ürünlerin içinde, sertifikasız ürünler, sertifikalı gibi getirildiği için sıkıntı yaratıyor. Zira sertifikasyon çok ciddi giderler gerektiriyor. Getirilen malda bu sertifikasyon işlemleri yoksa çok daha ucuza geliyor. Bu ürünler TSE kapsamına da girmiyor. Daha kolay giriş yapıyor. Neticede piyasada çok fazla kalitesiz mal var oluyor.
Alişan Ercan: CE Belgesiz ürünü ülkeye sokmamız mümkün değil.
Mustafa Demirci: Sözünü ettiğimiz ürünler, prosedüre uygun gözüküyor, gösteriliyor. Belli boşluklardan istifade ediliyor. Çin’de CE belgesi var görülen fabrikaları gezdik. Kullanılan sacı ve diğer hammaddeleri görmelisiniz. O firmalarda sertifika alabilecek süreçler işlemiyor. Soğutma ekipmanı olarak getirilemeyecek ürünler, farklı kapsamda gösterilerek getiriliyor. Getirdiğimiz ürünlerin üretici firması, pek çok komponenti ürettiği halde sadece kalitesinden emin olduğumuz malzemeleri ithal ediyoruz ve bu üretimleri devamlı olarak takip etmekteyiz.
Üretici firma likit tankı ürettiği halde kalitesine güvenmediğimiz ve sertifikası olmadığı için getirtmiyoruz. Yani bu işi sadece para kazanmak için yapmıyoruz. İthalatçı firmaların da bu anlamdan daha bir seçici olmalarını ve piyasamızı düşük kaliteli veya kalitesiz ürünlerle kirletmemelerini istiyoruz. Sertifika gerektiren ürünleri sertifikalıymış gibi getirten ve gümrüklerden farklı tarifnamelerle geçirmeye çalışan firmalardan, bu sahte sistemden vazgeçmelerini istiyoruz. Devletimizin de denetimlerini artırmasında çok büyük yarar görüyoruz.
D. Özgür Arseven: Avrupa’daki işçiliklerin pahalı olmasından dolayı, üretimler bizim gibi ülkelere kayma eğiliminde. Türkiye’yi bu alanda üretici olarak yeterince başarılı göremiyoruz. Bunun nedeni; bizim işimizi yapan imalatçıların yeterli bilince sahip olmamasıdır. En rekabetçi pazar neresi ise oradan getiriyoruz. Çin’de de iyi mallar var. Distribütör bir firma olarak Çin veya Avrupalı diye ayırmıyoruz. Üretim standartları uygunsa bizim için problem değil. CE belgesi olmayan bir ürünü Türkiye’ye sokmak imkansız ama, CE belgesinin olması, tüm sorunları çözmüyor. CE belgesi bir kalite belgesi sayılmaz. Ayrıca EN belgesi almak, CE almaktan zor. Tecumseh, Türkiye’de 20-30 senedir satılıyor. ABD üretimi, çok iyi bir kompresör ama CE belgesi yok. Dolayısıyla şu an stoktaki malı satıyoruz ama yeniden getiremeyeceğiz. Kendini kanıtlamış üstelik uygun fiyatlı bir ürün ama, soğutucu cihaz imalatçıları bu avantajdan yararlanamayacak.
Alişan Ercan: ABD malları pek çok Avrupa ülkesinde bir dolaşım belgesi ile satılabiliyor. Siz de bir dolaşım belgesi ile getirebilirsiniz diye düşünüyorum.
Jirayir Dağdevirenel: 30 seneden fazla bir süredir Tecumseh’in ithalatını yaptım. CE belgesi uygulanmaya başladığından bu yana ithal edememekteyiz. Firma bu konuyu fazla dikkate almıyor. Kendi belgeleri olan UL’i daha üstün görüyorlar. Birkaç model için CE almışlar ama bu yeterli değil. Biz bu güne kadar Çin’den ithalat gerçekleştirmedik. Fakat Tayvan’dan ithalat yaptık. Daha ziyade Avrupa ülkeleriyle çalışmaktayız. Avrupa ile Çin’in kalitesini karşılaştıran müşteriler Avrupa ürünlerini tercih ediyorlar. Çin, gördüğünüz her ürünün taklidini yapıyor, hatta markasını da vuruyor. Bu durumda aynı marka gibi görüyor ve algılıyorsunuz. Biz fiyatı ucuz olsun da ne gelirse gelsin diyoruz. Fiyat maalesef en önemli unsurumuz. Alıcımız da yeterince bilinçli değil.
Alişan Ercan: Bizim sektörümüzün sancısı kendi içinde. Yıllardır bizde imalat ucuz olsun ama nasıl olursa olsun zihniyetinde süregeldi. Satıcı olarak genelde birbirimizle rekabet etmek için en ucuz mal neredeyse, hangisiyse onu getiriyoruz. Fiyatla rekabet ediyoruz, kalite ile etmiyoruz. Birbirimizin malını kötüledik hep. Bu sektörde kötü mal imajı yaratıldı. Ama bu yavaş yavaş kalkıyor. Çünkü Türkiye artık tamamen yüzünü Avrupa’ya dönmüş durumda ve Avrupa’ya, Amerika’ya, Kanada’ya mal satıyor daha ziyade, Arap ülkelerine değil.. Demek ki bir kalite var ortada. Bunların içinde Çin malı olmaz mı? Kalitelisini getiriyorsanız niye olmasın? Avrupa’nın da kalitesizi var. Getirmedik mi, getirdik. İSKİD Dış Satım Komisyonu’nun araştırmasına göre İSKİD üyelerinin tamamı Avrupa’ya mal satacak durumda. Bugün Ahmet Yar, Tekso dolapları kaç ülkeye gidiyor? Nurdil, Kaplanlar yine öyle çalışıyor. Sektöre Çin mallarının girmesi bence pazara canlılık getirdi. Kaliteyi yükseltti.
Mustafa Demirci: Çin malını iç piyasaya satıp, kendi üretimimizi Avrupa’ya satar hale geldik. İki yıldır altı farklı ülkeyle çalışıyoruz. İngiltere, İskoçya, İrlanda gibi ülkelere iyi satışlar yapıyoruz. Dışarıdan gelen yoğun talepler hem dış piyasaya yönelmemize hem de kalitemizi artırmamızı sağlıyor bu da bizim iç piyasa olan hevesimizi köreltiyor. Maalesef iç piyasadaki kalitesiz ve sertifikasız ürünlerle savaşmak oldukça güç, ama bu pes edeceğimiz anlamına gelmez. İç piyasamızı elimizden geldiğince kalitesiz Uzakdoğu malzemelerinde korumaya çalışacağız. Bu anlamda sektörümüze "kalite ve sertifikasından emin olmadığınız malzemeleri kullanmayınız" sözünü söylemek istiyorum.
Alişan Ercan: Siz İtalya’dan depo getiriyorsunuz. Bana İtalya’dan iki firma müracaat etti. "Gökçeler ve Güven Soğutma’dan nasıl mal getiririm? Beni tanıştırabilir misiniz?" diye. Uzakdoğu’dan gelen malların kalitesizliğini görüp kalitesini artıran Türk firmalarımız Avrupa’dan talep görmeye başladı. Orta Avrupa’da Türkiye lider konumuna geliyor. Türkiye’nin Ortadoğu ve Avrupa’nın soğutma alanında lider ülkesi olacağını düşünüyorum.
Cem Atalkın: Bu alandaki en önemli konulardan biri de Çin’den ithal edilen bazı ürünlerin markalarının, bizlerin ithal ettiği markalara çok yakın isimlerle piyasaya sunulması. Bu markaları ithal eden firmalar pazarda bu şekilde kendilerine yer edinmeye çalışıyorlar. Mesela bir dönem ’HALCO’ markası altında exp.valf piyasaya satıldı ve ALCO satıcısı olarak biz bunun zararını hala çekiyoruz.
Buna da şöyle açıklamak isterim: Anadolu’da bir müşterim bana bir daha ALCO ürününü asla kullanmayacağını çünkü, taktığı exp.valflerin (yaklaşık 40-50 adet) hiçbirisinin çalışmadığını ve hepsini söktüğünü belirtti. Tabi bu konuyu araştırdık. Bu ürünlerin hepsi anlaşıldığı üzere aslında HALCO markasına aitti. Sonuç olarak Çin’den de gelse keşke daha kaliteli ürünler getirilse,.. Şu an getirilen ucuz ve kalitesiz ürünler sadece bizim için değil ülke ekonomisi için de çok büyük zararlara neden oluyor.
Alişan Ercan: İSKİD’e şikayetleri iletmek gerekiyor. Orda komisyon başkanıydım. Dixel, Danfoss, Kastel ile ilgili taklitlerin hepsi bitti. Taklit alıp zararını görenler doğru yolu, deneme yanılma yöntemi ile buluyor.
Yüksel Turgut: 2002 yılında Çin’den ürün getirdik ve 2003 yılında bıraktık. Bunun başlıca sebepleri; Çinde ticari kurallar, ticaret etiği iyi çalışmıyor. Hiçbir ürünün arkasında değiller. Çin ürünleri genelde taklit. Dolayısıyla hiçbir ar-ge çalışması ve yatırımı yok. Çinin bizim sektörümüzde dünyaca bilinen bir dünya markası yok. Hepsini masaya yatırıp inceleyin. Bilinen dünya markalarının taklitleri olmanın ötesine geçen hangisi var? Kapak rengine,kolisine, ismine, logosuna kadar taklit. Bilinen Çin markası hangisi? Çin’den gelen fanlar taklit, genleşme valfleri v.s. taklit. Bunları getirmekle sektörümüze yazık ediyoruz. Yurtdışına ihracatı bulunan soğutma grubu üreticilerinin cihazlarında Çin malı malzeme bulunduğunu sanmıyorum. Çin’de yılda 10.000 kompresör üreten bir firmayı ziyaret ettik. Sadece iki ülkeye satış yapıyordu; biri Kore, diğeri Türkiye. Yazık değil mi Türkiye’ye. Dünyanın pek çok yerine gittim. Bizim pazarımızda satılan malları göremedim. Bulgarların bile Mırla diye kompresör markası var, Rusların var. Ukrayna’da hiçbir kompresöre benzemeyen buzdolabı kompresörü var. Çinlilerin yok. Çin’in dünyaya tanıttığı markalar varsa tabii onlara karşı değilim.
Alişan Ercan: İlk kez Çin’e gittiğimizde çok fazla ince eleyip sık dokumadan pek çok ürünle ilgilendik, ama şimdi gittiğimizde fabrikasını ziyaret ediyoruz, sertifika soruyoruz. Şimdi vadeli çalışıyorlar. Neden? Kalitesine güveniyor da ondan.
Yüksel Turgut: Ben fan motoru getirdiğimde 100 tane satıyordum, önceleri bir tane geri geliyordu. Sonra iki tane, üç tane geri gelmeye başladı. Fan motoru çalıştıkça sorunu ortaya çıkıyor. Bir yıl geçtikten sonra bana geri gelmiyor ki? Neden? Sattığım adam imalatını yapmış, satmış. Satın alan adam bir elektrikçi buluyor, fan motorunu değiştiriyor. Fanların %70-80’i arıza yapıyordur. Bu arıza bize geri gelmiyor. Bizim imalatçılarımızın çoğu işin kolayına kaçıyor. Bozulan fanı değiştirip bir Çin malı fan daha takıyorlar, biraz daha gidiyor. Artık Çin’den mal getirmiyorum. Bir gün getireceğim ama Avrupa’nın da tanıdığı, kabul gören standartlara sahip bir mal bulduğumda getireceğim. Çin büyük bir ülke. Mutlaka kalitesini artıracaktır.
D. Özgür Arseven: Japonya, Hitachi kompresör yatırımlarını Çin’de yapmış. Bunu getiriyoruz. Bugün Vestel binlerce kullanıyor. Çin’den termostat getiriyoruz; İngiliz Ranco firması, zamanında yatırım yapmış Çin’de, şimdi Arçelik, Merloni, Vestel yılda bir buçuk iki milyon termostat alıyor Çin’den. Bu malı getirmemek sektöre ihanet olur. Güvendiğimiz markalar bunlar. Güvenmediğimizi getirmiyoruz.
Alişan Ercan: Çok sattığım bir mal var, sigorta yaptırıyorum. Çinliler tarafından altı ay süreli sigorta yaptırıyorum. Altı ay süreyle o malda bir problem olduğunda bütün malı iade etmek ve tazminatı ile birlikte geri ödeme almak koşullarına içeren bir sözleşme imzaladım. Avrupalı da öyle çalışıyor sanıyorum. Üretim sürecini kontrol ediyor. Üretim sürecinin başına gittiğinizde, kaliteyi denetleyebildiğinizde, orada ürettirip markayı da yaratabiliyorsunuz. Avrupalı bunu yapıyor. Avrupa’da üretim terkediliyor. Çalıştığım bir Avrupa firmasının ülkesinde sadece Ar-Ge’si var, üretimi yok.
Yüksel Turgut: Şimdilerde gündemde olan bakır boru krizi, iki taraflı yaşandı. İlk olarak bakır madenlerinde üretim durdu. Hammadde fiyatı çok hızlı bir şekilde inanılmaz arttı. Bakır boruda fiyatların yükselmesinde Çin faktörünün çok büyük etkisi olmadı. Bakırda, diğer metallerde olduğu gibi fiyatlar global alanda yükselebilir, düşebilir. Diğer tarafdan heat exchanger imal eden firmalara ağırlıklı olarak LWC bakır veren Avrupalı tedarikçide finansal sorun yaşadı. İmalatçılarda yaşanan sorun kanımca tek bir tedarikçiye bağlı kalmaktan kaynaklandı. Yerli üreticilerin üretim teknolojisi, bakır boru kalınlıkları, tesisatlarda kullanılan bakır borular için kafi geliyor ama bataryalarda kullanılan incelikte üretim teknolojileri yok. Bu nedenle ithalat bağımlılığı sürüyor. Bunun yanı sıra soğutma tesisatlarında kullanılan boy borular da ülkemizde doğru kullanılmamaktadır. Piyasamızda genellikle EN1057 tesisat borusu kullanılmaktadır. Halbuki soğutma sistemleri için EN 12735-1 standardına sahip boru kullanılmalıdır. EN 1057 standartı sıhhi tesisat ve ısıtma uygulamaları için su veya gaz içeren dikişsiz yuvarlak bakır borulara yönelik olup EN 12735-1 standartı ise havalandırma ve soğutma tesisatlarına yönelik bir standarttır. Her iki standartın da boyutsal toleransları esasen aynıdır. Her iki standartta ki mekanik özellikler de aynıdır. Bu iki standart arasındaki ana fark iç yüzey vasıflarındadır: EN 1057 iç yüzeyin herhangi bir zararlı tabaka içermemesini ve tesisatın kurulumunda böyle bir tabakanın oluşmasına yol açabilecek düzeyde karbon ihtiva etmemesini öngörür. Dolayısıyla artık ve muhtemel karbon ölçülür ve karbon tabakası testi gerçekleştirilir. EN 12735-1, borunun iç yüzeyinin artık madde testini geçecek kadar temiz olmasını ve toplam artık maddenin 38 mg/m2'yi geçmemesini öngörür. Ayrıca normal elleçleme ve depolama koşullarında borunun iç temizliğinin muhafaza edilmesi için borunun her iki ucunun da kapatılmasını şart koşar.
Alişan Ercan: SOSİAD’da şu an 16 üyeyiz. Ama bu 16 üye ile Türkiye’nin soğutma komponentleri ithalatı yapan kuruluşların %80’inin temsil ediyoruz. Geçmiş dönemlere göre, soğutma komponentleri tedarikçileri arasında bir koordinasyon sağlamış durumdayız. Şimdi yapılması gereken, komponentlerin alıcısı konumunda olan üreticilerimiz ve servis sağlayıcılarımızla da müşterek zeminler yaratmak ve arzın taleple buluşması noktasında daha iyi bir iletişim, bilgi alışverişi sağlamak, bu suretle nihai çıktı diyeceğimiz ürünlere dünya standartları için "nitelikli" ürünlerin üretilmesini mümkün kılmak. Soğutma, Türkiye için dominant bir sektör olma yolundadır. Yurtdışında şansımızın büyük olduğu bir alandır. Bunun için işbirliği esastır.
Mustafa Engin Deryaaşan: Ele alınan konu, "soğutma komponentleri sektöründe yaşanan sorunlar ve kalitesi düşük ithal ürünlerin pazara etkileri" üzerine olunca, öncelikle üretici firmalar arasında yaşanan rekabet bizi olumsuz etkilediğini belirtmek isterim. Kalite yerine fiyatla rekabet yapmaya çalışan üreticiler pazarda fiyat üzerine baskı kurmaya çalışıyorlar. Bunun doğal sonucu olarak da pazarda daha düşük maliyetli, kalitesi düşük komponentlerin arzı artıyor. Akdeniz Soğutma olarak kalitesi düşük ürünlerin satışına karşı olmamız, Avrupa menşeli kendini kanıtlamış ürünleri tercih etmemiz kısa vadede bizi oldukça zorluyor. Kaliteli ürünler üzerinde kurulan fiyat baskısı, karlılığımızı en dip noktalara çekiyor. Fiyatla rekabet eden üreticilerin yanında, kendini geliştiren teknolojisini artıran, farkını fonksiyonlarını artırarak yaratmaya çalışan firmalar ihracatta daha da güçleniyor ve büyüyor. Bu tarz firmaların pazarda artması sektörün gelişmesine olumlu katkı sağlayacaktır. Bunun yanında ihracat yapan bazı firmaların, iç piyasadaki rakiplerinin yabancı müşterilerine daha düşük fiyatla mal teklif edip yine fiyat üzerine oynama alışkanlıklarını devam ettirdiklerini duyuyoruz. Fiyat rekabeti içinde olan bir sektörün gelişmesi neredeyse imkansızdır. Kendini geliştiremeyen, yatırımlarını sürdüremeyen bir sektörde işimiz oldukça zor olacaktır. Bu olumsuz durumun diğer göstergesi de ödemelerde yaşanıyor. Ödeme yapmamanın, yapılsa da vadesinden sonra yapmanın bir alışkanlık halini aldığını görüyor, bu durumu önlemek için kıyasıya mücadele ediyoruz.
C. Levent Tetik: Bizlerin, soğutma imalat sektörü tedarikçileri olarak, yaptığı ithalatlarda en önemli kriter olarak kaliteyi dikkate alması gerektiği kanaatindeyim. İthal edip Türk üreticisine sattığımız komponentler soğutma sistemlerinde kullanılarak ihraç edilmekte ve Türk ekonomisinde denge sağlamasında önemli bir unsur teşkil etmektedir. Bu nedenle imalatçıya sağlanan ekipmanların yüksek kalitede olması son ürün kalitesini doğrudan etkileyerek yurtdışında Türk İmalatı imajı üzerinde rol oynar. Bilindiği gibi, soğutma üniteleri ihracat veya başka nakliyelerde uzun yolculuklar geçirir ve araçta belli bir vibrasyon oluşur. Kaynak teli üretilirken eriyik metalin içine karışan oksit veya saflığı azaltan partiküller tel içinde toplu iğne ucu kadar boşluklar bırakır. Bu boşluklar, kaynağın boruları iyi sarmaması sebebiyle dirseklerde ve kaynaklı diğer bölümlerde çatlamaya sebep olur ve sistemde gaz kaçakları başlar. Bu, sisteme zarar verip kompresörü yanmaya kadar götürebileceği gibi soğutma gazında da gereksiz sarfiyata yol açar. Bir çok uygulamasıyla dünya çapında bilinen ve işbirliği yaptığımız Amerikan Haris firmasının "Harris" markası, taklit ürünlerde kullanılarak firmanın marka imajından yararlanılmaya çalışması sadece ticari değil ahlaki açıdan da kabul edilebilir değildir. Konuya ilişkin bir başka örnek daha vermek isterim: Tanınmış termostat markası olan İtalyan Prodigy mekanik termostatlar ise yüksek hassasiyeti ile uzun yıllardır Türk imalatçılar tarafından güvenle kullanılmakta ancak aksesuarlarına kadar orijinal İtalyan olan bu cihazların bir süredir Çin’de birebir taklitleri yapılarak Türk pazarında satılmaktadır. Bu noktada, taklit ürünler konusunda bakım onarım servislerini ve soğutma marketçilerini bilinçlendirmek büyük önem kazanıyor. Çünkü bu taklit malzemeleri imalatçıların çoğu gerçeği bilmeden, satıcıların yönlendirmesiyle satın alıyor. Düşük kaliteli Uzak Doğu imalatı ürünlerde de kısa vadede kar ediliyor gibi görünse de arızaya sebebiyet veren ürünlerin tadilatı için artan parça ithalatı, ülke ekonomisinde dengeleri olumsuz etkilediğinden uzun vadede ciddi zarar görülmekte. O nedenle soğutma sektörüne mensup her bireyin olayları makro boyutta değerlendirip o doğrultuda hareket etmesi daha yerinde olacaktır. Taklit ve düşük kaliteli ürünlerin olduğu kadar, ürünleri ithal edilen firmaların üretim alanının geniş olması da ürün kalitesinde ister istemez bir düşüşe sebep oluyor. Herkesin takdir edebileceği gibi üretici, her ayrı ürün tipine özel Ar-Ge çalışması ve tesis tahsis etmek durumundadır ki söz konusu ürün güncellenebilip geliştirilebilsin. Bu durumda, ürün çeşitliliği ne kadar artarsa, kalite standardı da o kadar riske edilmiş oluyor. O nedenle soğutma sistemlerinde ciddi önem taşıyan ürünler için özellikle belli bir alana konsantre olmuş üreticilerle çalışmayı tercih ediyoruz.