Header Reklam
Header Reklam

'Herkes sorumluluğunu bilip çözümün bir parçası olmaya çalışırsa sektörümüzdeki sorunları ortadan kaldırabiliriz'

12 Ekim 2011 Dergi: Eylül-2011

?Herkes sorumluluğunu bilip çözümün bir parçası olmaya çalışırsa sektörümüzdeki sorunları ortadan kaldırabiliriz?

 

1992 yılında İzmir?de faaliyetine başlayan İMCO, tesisat sektörüne, havalandırma ekipmanları ve aksesuarlarının satış organizasyonu ile hizmet veriyor. Firmanın kurulduğu günden bugüne gösterdiği gelişmeleri anlatan İMCO Genel Müdürü Taner Yönet, ayrıca sektörün içinde bulunduğu durumu, son yirmi yıllık gelişimini ve sorunlarını değerlendirdi, çözüm önerilerini paylaştı...

 

 

Havalandırmanın önemi henüz tam olarak anlaşılmış değil

 

İMCO 1992 yılında İzmir?de faaliyetine başladı. 1998 yılında da İstanbul?da şu anda bulunduğumuz yerde şube olarak açıldı. İzmir?de 2000 yılında ayrıca havalandırma sektörüne yönelik imalat alanına da girdik, bunu da yeni bir firmayla ?Venco? adı ile yaptık. Bu durumda İzmir imalatçı, İstanbul ise satış ve ithalattan sorumlu olarak yoluna devam etti. Venco?nun hızlı büyümesine paralel olarak, İMCO?yu da İstanbul?da merkez haline getirdik. İMCO?nun temel konusu havalandırma; havalandırmanın ise en temel elemanı fandır.  Fanın küçük bir banyoya takılabilecek en basit modelinden, yangın sistemlerinde, duman egzoz sistemlerinde kullanılanlarına, endüstriyel tesislerde kullanılacak, asite dayanıklı, patlamaya karşı korumalı gibi pek çok çeşidi ve kapasitesi vardır. Biz de her türlü proje için gerekli tüm kapasitelerde fan ihtiyacına cevap vermeye çalışıyoruz. Kendi ürettiğimiz ürünler dışında ürün gamımızı tamamlamak üzere, İsveç, Almanya, İngiltere ve İtalya gibi Avrupalı ülkelerden çeşitli üreticilerle işbirliği içerisinde temsilciliğini yürüttüğümüz markalar da var.

 

Türkiye?de sektörümüzün adını söylerken ?ısıtma-soğutma havalandırma? diyor; havalandırmayı en son telaffuz ediyoruz. Ne yazık ki havalandırma, gerçekte de ısıtma ve soğutmadan sonra akla geliyor. Ben çocukken bir otele gittiğimizde, tabelasında ?sıcak su tesisatı ve kalorifer bulunur? diye yazardı; yani bu otel ısıtmalıdır. İnsanın bulunduğu ortamı yaşanabilir hale getirmek için ilk ve kolayca yapılabildiği şey ısıtma. Soğutma biraz daha komplike bir iş, birtakım çevrimler gerektiriyor. Bundan 30 yıl öncesine baktığınızda pencere tipi klima bile lüks sayılıyor ve almak, bir güç gerektiriyordu. Sonra 80?li yıllar, dışa açılma, mali sektörün güçlenmesi, banka şubelerinin inanılmaz sayıda artması yenilenmesi ve bankaların klimatize edilmesi ile klimaların kullanım oranları yaygınlaştı. Gücü yeten evine, ofisine klima almaya başladı. Bu durum elbette ısıtma ve soğutma sektörünü geliştirdi ama havalandırma konusunda hâlâ toplumumuzda yeterli bilinç yok. Havalandırma denildiğinde akla doğrudan klimalar geliyor. Oysa kapıyı pencereyi açmak da bir havalandırma yöntemidir. İklim hep ilkbahar ya da sonbahar olsaydı pencereyi açıp içerisinin enerji tüketimine bir negatif etkisi olmasa, ya da çevredeki havanın yeterince temiz olduğuna inansak o da gayet güzel bir havalandırma yöntemi; açarsınız pencereyi, hiçbir cihaz gürültüsü ve tüketim olmadan havalandırırsınız. Ama binaların komplike hale gelmesi, çok yüksek katlı binalar, artık pencerelerin açılamaz şekilde dizayn edilmesini gerektiriyor ve böyle bir şansınız kalmıyor. Bu binalarda havalandırma sistemleri kaçınılmaz bir zorunluluk haline geliyor. Önce, temiz havayı dışarıdan alıp içerideki havayı dışarı atan ve alınan taze havayı da şartlandırarak ortama veren büyük boyutlu sistemler kullanıldı ülkemizde ama bu enerji maliyetleri açısından pek verimli olmadığından ısıyı geri kazanabilecek sistemlerin kullanımı yaygınlaşmaya başladı. Özellikle son beş yıldır ısı geri kazanım cihazları, ülkemizde logaritmik bir şekilde Pazar payını artırıyor ki Venco olarak bu cihazları da üretiyoruz.

Satışlarımız sadece Türkiye?de değil; Avrupa pazarına da ciddi anlamda ihracat yapıyoruz. Enerjinin ulaşılabilirliği zorlaştıkça ve pahalılaştıkça, temin edilmesiyle ilgili kaygılar arttıkça enerjiyi korumak bir zorunluluk haline geldi. Türkiye?de bu konuya bakış açımızın temelinde hep maliyet olsa da Özellikle kuzey ülkelerinde enerjinin korunması konusuna çevre bilinci ile de bakılıyor ve insanlar mümkün olduğunca verimli ürünleri kullanmak istiyor. Bu durum, artık kullanılan cihazların da daha komplike hale gelmesini gerektiriyor. Cihazlar artık daha verimli, ısı geri kazanımlı ve otomasyonlu olarak üretiliyor.

 

İletişimle gelen adalet

 

2002 yılında yangın ile ilgili de bir değişim söz konusu oldu ülkemizde; Yangın Yönetmeliği yayınlandı. Yönetmelik ile birlikte, binalarda insanların kaçışına imkan vermek için dumanın hızla tahliye edilmesi, aynı zamanda kaçış yollarının da basınçlandırılması zorunluluğu getirildi. Bizim daha önce ilgi alanımıza girmeyen konutlar dahi hem kaçış yollarının basınçlandırılması ihtiyacı, asansör kovalarının basınçlandırılması ihtiyacı, oluşabilecek yangın bölgesindeki dumanın dışarı atılması ihtiyacı, artı projelerdeki sosyal alanların çok büyümesi, otoparkların açıktan kapalıya dönüşmesi, kapalı otoparklarda hem günlük havalandırma hem de yangın anında dumanın atılmasıyla ilgili düzenlemelerin zorunluluğu bir anda sektörü çok hızlı bir büyüme sürecine itti. Tabii bu durum, Türkiye pazarında olmayan pek çok yurtdışı üreticinin ilgisini çektiği için rekabet de arttı. 30 yıl öncesinde, Avrupa?daki gelişmelerden çok geç haberimiz olurdu, bu gelişmelerin ülkemizde uygulanmaya başlaması ise oldukça çetrefilli bir süreç idi. Şimdi, internet ve iletişim hızı ile dünyanın neresinde nasıl bir gelişme olduğunu anında öğrenebiliyor, teknolojisini çözebiliyor ve ülkemizde de hiçbir gecikme yaşanmadan üretebiliyoruz ya da ithal edebiliyoruz. Ben buna ?İletişimle gelen adalet? diyorum. 

 

Yapılan AVM?ler açıldıktan sonra bile tam anlamıyla tüm sistemleri çalışır halde değil

 

Yönetmelik açısından çok eksiğimiz yok. Aslında her şey tarif edilmiş. Tabii ki eksikler konuşuluyor ve daha sonra tespit edilen eksiklikleri gidermek üzere yeni yönetmelikler çıkıyor, revizyonlar yapılıyor. Türkiye?de zaten yasa konusunda hiçbir zaman çok büyük eksiklikler yoktur; en büyük sorun her zaman uygulama aşamasındadır. Mesela trafikle ilgili her türlü düzenlememiz vardır ama emniyet şeritleri her zaman doludur. Bu biraz da insanların eğitimi ve kültürüyle ilgili. Bizim sektörümüzün de aslında hemen hepsi mühendis, eğitimsiz hiç kimse yok. İşin masada tartışılma boyutunda her şey çok detaylı konuşuluyor. Hatta fazla detaylı konuşuluyor, bazen ?uzay üssü yapılacak galiba? diye düşünüyorum. Ama o masadan kalkıp şantiyeye girdiğinizde gerçek hiç de masada konuşulduğu gibi olmuyor... Çok genelleştirmeyeyim ama bunun az sayıda bile olması hiç hoş değil, çünkü yapılan projeler çok büyük. Bu iş artık bir yarışa dönüştü. Her yeni AVM, kendisinden öncekilerden daha büyük, daha şık ve daha gösterişli yapılıyor. Başka türlü insanların gitmesi sağlanamıyor artık. O kadar büyük projeler gündemde ki bunlar şartname, satın alma ve teknik anlamda yapılan görüşmelerde inanılmaz dikkatli ve detaylı düşünülüyor. Sonra, o büyüklükte bir proje için öyle imkansız teslim süreleri konuluyor ki, bütün iş bir telaş ve kargaşa içinde yapılıyor. Yapılan AVM?ler açıldıktan sonra bile tam anlamıyla tüm sistemleri çalışır halde değildir. Sorun, iş tam anlamıyla bitmeden, tüm cihaz ve ekipmanların kontrolleri, testleri tamamlamadan, sadece açıldığı günün kârı hesaplanarak o AVM?nin açılmasına izin veriliyor olması...

 

Yangın bir duman üretir, duman zaten yanmasını tamamlayamamış hava kütlesi, karbonmonoksit ve pek çok diğer zehirli gazlar içerir. Kısa sürede nefessiz bırakır, zehirler ve öldürür. Yangınlarda ölümlerin en az % 75?i zehirlenme ve boğulma sonucu gerçekleşir. Gerçek bir yangında çıkan dumanın hızını ve büyüklüğünü görünce dehşete kapılmamız şart aslında. Ne yazık ki kendi başımıza gelmeden, sorunları görmezden geliyoruz. Proje, satın alma ve yapılan teknik/ticari görüşmeler aşamasında her şey dört dörtlük ama sonuçların % 90?ı istenildiği gibi tamamlanmıyor. Sistemin bütün yazılımı, donanımı, cihazlardan istenen tüm koşullar sağlanmış olsa da bir süre sonra bazı sorunlar çıkabiliyor. Mesela eğitilmiş personel elde tutulamamış, yeni gelen personel eğitilmemiş, bu nedenle sistemi deneme-yanılma yöntemi ile çözmeye çalışırken bozmuş olabiliyor. Biz sistemlerimizi tam çalışır halde teslim ediyoruz. Yangın çıkmış gibi özel dumanlar basıyoruz içeriye, o dumanlardan sonra sinyal geliyor, sinyal sistemi çalıştırıyor, sistem bütün o dumanı egzoz ediyor, her şeyin çalıştığını ispat ediyoruz ve karşılıklı imzalarımızı atıyoruz.

 

Jetfanlar, zehirli havanın yayılmadan dışarı atılmasını sağlar

 

Jetfan sisteminden önce, otoparklarda hava kanallı sistem kullanılıyordu. Otoparka giren her araç, bir kirlilik kaynağıdır; egzoz, lastiklerinden çıkan partiküller, motorun her yerinden çıkan ısı kaynakları, içerideki havanın kalitesini bozar. Burada havalandırma yapan sistemin aynı zamanda yangın anında dumanı da dışarı atması gerekir. Kanallı sistem, zehirli gazın tüm alana yayılmasını engelleyemez; jetfanlar ise zehirli havanın yayılmadan dışarı atılmasını sağlar. Jetfanlar bir bayrak yarışçısıdır; hızlıdır. Duman, kontrollü değildir, dağılır. Hava kanallı sistemde duman kanallara doğru ilerledikçe kanallar dumanı çeker ve atar. Bu, bütün otoparkın zarar görmesi demektir. Ayrıca panik sebebiyle şoke olup kaçamaz insanlar... Jetfan sisteminde bu şok anını azaltmak için sisteme sinyal geldiğinde 3 dakika kadar çalışmaz sistem. Yangın ilk başladığında olduğu bölgededir henüz, jetfanlar devreye girmeye başladığında bir duman koridoru oluşturur. İnsanlar dumanın jetfan tarafından itileceği bölgedeyse, hızlı bir şekilde duman içinde kalır. Ama 3 dakika, yangın bölgesinden yavaş bile yürüseniz kaçabileceğiniz bir süredir. 20-30 metre uzaklaşabilseniz bile o koridorların dışına çıkmış olursunuz. Ondan sonrası çok hızlı gelişir çünkü. Duman hızla istenen şafta ilerler.

Fazla ekipman kullanmanın da hiçbir faydası yoktur; tersine toplamak istediğiniz dumanı daha çok dağıtırsınız. Bazı firmalar bilerek, bazıları bilmeyerek yaptılar bu hatayı, jetfan tarlasına çevirdiler projeleri. Oysa önemli olan doğru adette ürünü doğru noktalarda kullanmaktır. Biz bu mantıkla hareket ettiğimiz için kuşku duyanlar bile oldu; neyse ki çok ciddi referanslara sahibiz ve müşterilerimizi ikna edebiliyoruz.

Yeri gelmişken CFD programından da bahsetmekte fayda var. CFD bir simülasyon programıdır. Mimarinizi işliyor, yangın çıkarıp dumanı yaratabiliyor, kaç dakikada ne kadar yayıldığını hesaplayabiliyorsunuz. Yine fanlar devreye girdiğinde, duman ne şekilde hareket ediyor, ne kadar yer kaplıyor; hepsini daha işe başlamadan görebiliyorsunuz. Avrupa?da dumanı çok daha dar bir alanda ?2000 metrekarede- sınırlama şartının olduğu sistemler de kullanılıyor ve her 2000 metrekarede bir de dumanı egzoz edecek şaftlar olması isteniyor. Bunu itfaiyeye önce CFD programıyla, iş bittikten sonra da testlerle ispat edebilirseniz sprinkler sistemi yapmayabiliyorsunuz ki bu büyük bir kazanç. Yani parayı buraya yatırıp sprinklere masraf yapmayabiliyorsunuz. Ama bizde sprinkler sistemi zorunludur ve bu nedenle en az 10 hava değişimli sistem kullanımı daha çok tercih ediliyor.

 

Sorumluluğumuzun bilincinde olmalıyız

 

Şu ana kadar ilk yapılan IKEA?dan son açılan IKEA?ya kadar Türkiye?deki tüm IKEA mağazalarında cihazlarımız kullanıldı. Herhangi birinde bir sorun yaşansaydı bir sonraki projede yer alamazdık. İlk yapılan Ümraniye IKEA?da jetfan sistemi yok ama sistemin yangın fanları dahil tüm fanlarını biz temin ettik. Bayrampaşa, Bursa ve Ankara?daki mağazaların tümünde jetfan kullandık. Sadece kağıt üstünde değil, sahada sistem çalıştırılarak ortama yeterinden fazla duman vererek testlerini yaptık. Genellikle projeleri teslim etmeden önce çift makineyle mahale duman basıyoruz, sisteme sinyal vermeden dumanın iyice dolmasını sağladıktan sonra, testleri yapıyoruz. Neticede basılacak duman miktarının bir standardı yok ama işi yapan kişinin sorumluluğunun farkında olması gerek.

Yangına dayanıklılıkla ilgili belli sıcaklık sınıfları var, bu sınıflara ait sertifikalarınız olmak zorunda. Başka türlü iş yapma şansınız yok. Biz de cihazlarımız için gerekli tüm sertifikalara sahibiz. Özellikle AB?nin koyduğu ve bütün dünyanın uyduğu, F300, F400, F600, F800... diye adlandırılan standartlar vardır; bunun için cihazınızı Avrupa?da akredite bir kuruluşa gönderir test ettirirsiniz ve sertifikanızı alırsınız. Bizden istenen sertifika EN 12101-3?tür; buna da sahibiz.

 

Derneklerin üstlerine düşen görevleri yerine getirme zamanı geldi

 

Sektörümüzün içinde bulunduğu bu hız, bazen işlerin yanlış yapılmasına neden oluyor. Kontrol kısmında çok büyük eksiklikler doğuyor. Firmalarda hep şu şikayet var; kazançlar düşük, para almakta zorlanıyoruz. Oysa dünyada yılın ilk iki çeyreğinde birinciyiz. Geçen yılı da, büyüme oranlarında ikinci kapattık. Pek çok hayran olduğumuz ülkede çok büyük sorunlar varken üstelik. Ama kendi içimize dönüp baktığınızda, çok işle uğraşıyoruz, kimse teklif hazırlamaya yetişemiyor şu anda. Öyleyse bir yerlerde bir sorun olmalı...  Satın alma noktasında, inanılmaz fiyatlarla birbirimizin kazançlarını yok etmek için uğraşıyoruz. Sektörde, projeci var, danışman var, işi yapacak müteahhit var, malı satacak ve teknik anlamda destek verecek satıcı firmalar var ama yapılan işi ölçecek akredite olmuş şirket ya da kurum yok. Son zamanlarda bu sorunu çözebilmek için ISKAV Fonksiyon Test Kontrol (FTK) çalışmalarını başlattı. Bunun çok hızlı ilerlemesi gerektiğine inanıyorum. Çünkü şu an test ve ölçümleri , işi yapan firmanın kendisi yapıyor.

 

Projeden kaynaklanan birtakım sıkıntılar da oluyor. Mesela jetfan projeleri yaparken, havanın egzoz edileceği noktalarda fanların yerleştirilmesi için birtakım boşluklar istiyoruz. Proje bu şekilde mekanik projecilere sunuluyor. Onlar da mimari gruplara gönderiliyor. İşin yatırımcısı ?Bu AVM?nin bir metrekaresinin kira gelirinin kaç para olduğunu biliyor musunuz? İstediğiniz alan miktarını yarı yarıya azaltın?. Bu durumda ya ihtiyaç duyulan alanları azaltılmak, ya da gücünüz yetiyorsa yatırımcıyı ikna etmek zorunda kalıyorsunuz... Neticede bu iş, bir insanın iki dudağı arasında olamayacak kadar ciddi bir iş. Bu nedenle ISKAV?ın FTK çalışmalarına hız vermesi ve işi en başından takip etmesi gerekiyor. Aslında TTMD, İSKİD gibi sivil toplum kuruluşları da yirminci yıllarına geldiler. Yirmi yıldır sektörümüz aynı sorunları konuşuyor. Bu derneklerin de artık sorunları çözebilmek için daha hızlı hareket etmesi gerektiğine inanıyorum. Bu dernekler takdir ettiğimiz ve çok başarılı bulduğumuz seminerler, çalıştaylar ve pek çok faaliyetler gerçekleştirmiştir. Ancak şimdi daha fazlasını yapma zamanıdır. En büyük sorunumuz, eleştiride sınır tanımadığımız halde çözümün de bir parçası olmaya çalışmamaktan kaynaklanıyor bence... TTMD?de projecilerin-tasarımcıların bir komisyonu var, bu komisyon çok iyi çalışmalar yapıyor ama yıllar önce dile getirilen sorunlar bugün de konuşulmaya devam ediyorsa, herkesin çözmek için bir çabası olması gerektiğine inanıyorum. Mesela öncelikle şartnamelerin herkesin kullanabileceği şekilde hazırlanması, firmaların hazırladığı bireysel şartnamelere son verilmesi gerekiyor. Bizim şu an geldiğimiz nokta için bir örnek vermek istiyorum: Ben Egeliyim. Ege?de zeytinyağı kültürümüzün bir parçasıdır. Zeytinyağını büyük damacana ya da tenekelerden kullanacağınız şişelere boşaltmak istediğinizde bunu bir huni yardımıyla dikkatli ve yavaş yavaş yapmak zorundasınız. Şişeyi hızlı doldurmaya çalışırsanız taşırırsınız; hem yağ ziyan olur hem de etraf kirlenir ki temizlemesi çok zordur... Sektörümüzde de aslında durum tam olarak böyle... Herkes şişesini çok hızlı doldurmaya kalkışınca tüm sektör kirleniyor. Oysa çözümün çok kolay olduğunu herkes biliyor.

Ben birkaç dernekte görev aldım, halen görevli olduğum dernekler de var. Vardığım sonuç şu; piyasayı gözetleyen ve kontrol etmeye çalışan insanların, piyasayı geliştirmek için hızla gayret eden insanlara dönüşmeleri, başka bir deyişle büyük firmaların sivil toplum örgütlerini kontrol etme heveslerinin sona ermesi gerekiyor. Kendi bindiğimiz dalı kesmekten vazgeçmeliyiz. Firmalar ne yapacağını biliyor, dünyada neler olduğunun farkında, en son teknoloji ülkemizde de kullanılıyor, her şey son sürat gidiyor. Oyunu kurallarına göre oynanacak hale getirmek herkesin yararına. İşin başlangıç noktası, proje tasarımıdır. Adalet buradan başlamalı, doğru sistemlerin kurulacağı şartnameler hazırlanmalı ve işin bağımsız kuruluşlarca denetlenmesi sağlanmalıdır. Sektördeki sorunlar ancak bu şekilde çözülür.

 


Etiketler


Slider Altına