'Enerji kayıplarının büyük bir bölümü, baca hatalarından kaynaklanır'

Bacamarket sektördeki boşluktan doğan bir kurum...
Y aklaşık 1993 yılından bu yana ısıtma sektörünün içindeyim ve sadece baca konusuyla ilgileniyorum. Isıtma sistemlerinin 'baca' ile ilgili olan noktalarının Türkiye'de bilinmediğine inanıyorum. Bacamarket olarak, nihai tüketiciye inmeyi, onları bu konuda bilgilendirmeyi hedefledik ve vizyonumuzu bu mantık çerçevesinde şekillendirdik. Bacanın sadece paslanmaz çelik bir formdan oluşmadığını, baca sistemlerinin oldukça titizlikle projelendirilip uygulanması gerektiğini tüm sektöre ve kullanıcılara anlatmak en büyük amacımız. Çünkü, sistemdeki uygulama yanlışları bir çok problemi beraberinde getiriyor. Avrupa'da baca, konusu başlı başına bir sektör. Bunun en büyük kanıtı, eve resmi izini olmadan girebilme yetkisine sadece polis ve bacacı sahip.
Bu durumun iki nedeni var: Enerji verimliliği ve tasarruf...
Üretici, satıcı, uygulamacı ve bacanın kontrolünü sürdüren dört uzmanlık grubunu aynı çatı altında birleştirmeye çalışıyoruz... Avrupa'daki sisteme değinecek olursak; Üretici, satıcı, uygulamacı ve bacanın kontrolünü sürdüren dört uzman grup şeklinde bir yapılanma söz konusu... Bu da sistemin farklı alanlarında uzmanlaşmış kişilerin sektöre hakim olduğunu gösterir. Avrupa'da Bacacılar Birliği Federasyonu'na bağlı olan bölgeler ve çalışma grupları var. Avrupa'da baca kontrolünü yapacak olacak kişiler, üç yıllık bir eğitimden geçiriliyorlar. Bu eğitimin ardından üç yıl sahada aktif olarak çalışıyorlar. Sonrasında ustalık sertifikası alıyorlar ve bağlı bulundukları federasyonun belirlediği bölgeye tayin ediliyorlar. Bacamarket Türkiye'de bu dört uzman grubun çalışma sistemini tek çatı altında toplamaya çalışıyoruz. Bu anlamda da ürün çeşitliliği açısından Avrupa'da ve Türkiye'de en iyi firmaların distribütörlüklerini yapıyoruz.
Çalışma şeklimizle, Türkiye'de ilk defa yapılan bir uygulamanın öncüsüyüz...
Türkiye genelindeki yapılanmamız son bir yıldır bayilik organizasyonu şeklinde sürüyor. Hem satışı hem de servisi bu noktada birleştirdik. Servislerimizin bu işlemleri, düzenli bakım sözleşmeleri çerçevelerinde yapmalarını istiyoruz. Aslında Türkiye'de bakım sözleşmesi kavramının tam yerleşmediğini de düşünüyorum. Bu kavramı ülkemizde yaygınlaştırmak için, baca bakımlarını çok cüzi rakamlarla servislerimize yaptırtıyoruz. Hem maddi hem manevi olarak ürünü her anlamda cazip kılmaya çalışıyoruz.
Çalışma şeklimizle Türkiye'de ilk defa yapılan bir uygulamanın da öncüsüyüz diyebilirim. Baca konusunda ülkemizde servis kavramının olmaması, baca bakımları konusunda hala itfaiyelerin görev aldığı bir ülkede bu sistemi kurmak oldukça zor. İtfaiyelerin yaptığı baca temizliklerini, gerçek bir sistematiği olmayan, tamamen göstermelik bir iş olarak nitelendiriyorum. Çünkü yeterli donanıma sahip değiller. Kısacası baca temizliği; çuvalla ve kağıtla olabilecek bir şey değil..
Servis hizmetinin amacı sadece temizlik ve montaj değil, bacanın Avrupa Birliği standartlarına uygun, verimli ve uzun yıllar sağlıklı çalışmasını sağlamak.
Bir kazanın veya kombinin verimliliğinin, çalışma performansının nasıl sürekli kontrolü gerekiyorsa, bacanın da bu anlamda kontrolü gerekir. Baca bir üründür ve her ürünün olduğu gibi bacanın da mutlaka servis hizmeti olmalıdır.
Bir milim kurum tabakası, % 5 verim kaybına yol açıyor...
Avrupa standartlarında çalışmalarımızı yapıp normlara göre bir baca sistemi kuruyor, her türlü hizmetini ona göre veriyoruz. Bacanın kurulumundan sonra sızdırmazlık ve çekiş testlerini, kameralı cihazlarımızla kontrollerini, ölçüm ve çekiş verimliliğini ölçüyoruz. Tüm bunlar yapıldığı zaman; standartlara uygun bir çalışma yapılmış olur. Enerji tasarrufu sağlanır, çevre, insan sağlığı korunur. Ayrıca TSE'nin baca ile ilgili standardında sızdırmazlığın ne oranda olması gerektiği belirtiliyor. Biz bu rakama test laboratuarımızda dört tane boruyu birbirine bağlayarak ulaşabiliyoruz. Dört tane boruyu bu testten geçirmekten kolay bir şey yok. Bu sonucun aynısının uygulama yerinde de olması gerekiyor. Üretim ve montajın aynı değerleri verip aynı şekilde çalışabilmesi gerekiyor. Oto kontrol amacıyla bu testi yaptırıyoruz.
Biz 11386'ya göre sorunlu bacalara çözüm önerileri getiriyoruz ve bize 'pazara farklı bir sistem sokmayalım' diyorlar. TSE 11386'da uygulamada konulmuş çözümler, standartlar var ama uygulayan yok. Enerji kayıplarının en önemli nedenlerinden biri baca problemlerinden kaynaklanır. Örneğin, çekiş fazlaysa ve kötüyse kurum oluşur. Kurum, yakıt artığından değil, kötü yanmanın sonucundan meydana gelir ve verimsizliğin en büyük göstergesidir. Bir milim kurum tabakası, %5 verim kaybına yol açıyor. TSE ve diğer tüm standartlarda kullanılması gereken ürünler bellidir. Bize, sizin sistemlerinizin aksesuarı çok deniliyor. Kullandığımız malzemeler aksesuar değil, standartlarda mecburi sistemler.... Türkiye'de maalesef bacaların yüzde 90'ı standartlara uygun değil. Buradaki kayıpların boyutunu söylemeye dilim varmıyor. Bizim yaptığımız mevcut uygulamalarda, baca optimizasyonunu sağladığımız zaman yüzde 40 tasarruf sağlıyoruz. Doğalgaz kullanmaya başladığımızdan bu yana yaklaşık, 150200 milyar dolar kaynağı çöpe attık.. Bu tablo doğalgaz için böyle.. Diğer kullanılan yakıtlar için kötü de olsa bir kontrol bile yok. Bu nedenle onlardan kaynaklanan kayıplarla birlikte bu rakamları yukarıya çekebiliriz. Türkiye'nin baca yolundan kaybettiklerini toplarsak inanılmaz rakamların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Gelişmiş ülkelerin bu konuya önem vermesinin en önemli nedenlerinden biri de budur.
AB sürecinde bunların tamamen düzeltilmese bile önemli ölçüde iyileştirileceği yönünde gelişmelerin olacağına inanıyorum. Baca sistemleri Türkiye'de üzerinde çok fazla durulmayan bir konu olmasına rağmen tüm ısıtma sistemi için en stratejik noktadadır.
Çünkü kullanılan kazanın, sistemin kapasitesine, verimine göre bir sistem kurulmalı ve verim kaybına yol açılmamalı. Uyum süreci içinde düzeltilmesi gereken sorunlarımızdan biri... Düzeltildiği zaman da mevcut sistemlerin de yeniden revize edilmesi gerekecek ve ek maliyetler ortaya çıkacaktır. Bir bacanın sökülmesi yeni bir baca sistemi yaptırmaktan daha maliyetlidir.
Kalite ve standartlar tüm zincirlerin birbirleriyle uyum içinde çalışmasına bağlı.
Baca montajı yapıldıktan sonra sızdırmazlık testlerini, çekiş testlerini, kameralı cihazlarla kontrollerini, ölçüm ve çekiş verimliliğini ölçüyor tüm kontrolleri yapıyoruz. Tüm bu kontroller ve testlerden sonra istenilen standardın onayı veriliyor. Ondan sonra işletmeye alınıyor. Piyasadaki uygulamalarda yaşanan en sık ve büyük problemlerden biri, bu prosedürün uygulanmaması...
Bir örnek vermek isterim: Kayseri'de bize ait olmayan bir bacanın sızdırmazlık testini yaptık ve gördük ki: Baca en düşük standart şartlarına bile cevap veremedi.. Böyle bir durumda bacanın yeniden yapılması gerekiyor. Ama maalesef ülkemizde bu tür hatalar telafi edilmediği için daha büyük problemler yaşanıyor. Kalite ve standardizasyonun pazara dağılımı, tüm zincirlerin birbirleriyle uyum içinde çalışmasına bağlı. Bu da ancak bilinçle sağlanabilir. Ülkemizde baca konusunda kalifiye eleman bulmak çok zor. Bu elemanlar ancak baca firmalarının bünyesinde yetişebilir. Türkiye'de bu işi ciddi anlamda yapan oldukça az sayıda firma olduğu için yetişmiş, bilinçli insan gücü de oldukça düşük seviyelerde kalıyor. TSE belgesi alan oldukça fazla firma var ama hiçbiri gerekli özeni uygulamada göstermiyorlar. Bu firmaların birçoğunun konu hakkındaki bilgisinin, saca şekil verme becerisinin ötesine geçemediği ve TSE'nin baca konusunda koyduğu 11386 standardı konusunda da bilgilerinin olmadığı kanaatindeyim. Standartların uygulama sürecinde problem olduğu için sorunlar yaşanıyor. Baca alanında teknik detaylar bilinmediği için piyasanın genelinde inanılmaz bir haksız rekabet yaşanıyor. TSE konuyla ilgili kurallar getirirken, eğitimbilgi düzeyine ilişkin bir takım veriler istese, durumun bu noktaya gelmesi büyük ölçüde engellenebilecek. Ne kadar işin standardizasyonu çok önemli, iş böyle yapılmalı desek de az sayıda olduğumuz için sesimizi duyan olmuyor. Bu zincir en tepeye kadar ulaşıyor. Avrupa Birliği sürecinde sadece bizim konumuzla ilgili değil tüm sektörler ve iş kolları için yaşanan en büyük sıkıntı, getirilen standartların uygulaması noktasıdır. Kanunu çıkartmak kolay ancak uygulama ve denetleme mekanizmasının oluşturulması asıl önem taşıyan kısım...
Uygulamadan kastettiğim; yapılan işlerin kontrolünü veya standartlara uygunluğunu kimsenin denetlememesidir. TSE bizim konumuzla ilgili tüm standartlara sahip. Uygulamada problem olduğu için sorunlar yaşanıyor. 11386'nın mutlaka tam uygulanması gerekir. Yani: doğru bir projelendirme yapılmalı, uygulama projeye göre olmalı ve sistem tüm belirttiğimiz testlerden geçirilmelidir. Sektörümüzde ürünün malzemesi açısından 304, 316 standart ayrımı yapılıyor.
Avrupa'da 304'ün kullanılmaması belirginleşmiş. Bunun en önemli nedeni; 304'ün çok çabuk deforme olması nedeniyle ömrünün kısa sürmesi ve çok sık yenilenmesi gerektiğidir. Bacayı sökmek, yerine yenisini takmak ciddi bir maliyet yaratır. İlk baca sisteminizde 3l6'yı yaparsanız ülke ekonomisi açısından daha verimli olur. Çünkü ilk yatırım maliyeti biraz daha yüksek gibi gözükse de uzun vadede karlılığı açıkça anlaşılır. Isıtma sektörüne baktığımızda fiyatları yüksek ürün markalarının pazar paylarının oldukça yüksek olduğunu görürüz. Bunun nedeni tüketicinin belli konularda bilinçlenmesi ve verimliliğin ön planda tutulmasıdır. Tabi çevre konusu da, tercihler de önemli... Ancak ülkemiz için ekonomik boyut şuanda ilk sıralarda yer almalı. İnsanlar ekonomik nedenlerden dolayı doğalgaz kullanımını tercih ediyorlar ve en verimli ürünleri seçiyorlar. Asıl sıkıntı, tüketicinin bilmediği noktalarda oynama yapabilen mühendislik ve uygulayıcı firmaların para kazanmak için etik olmayan davranışlarından kaynaklanıyor. İşini kaliteli, dürüst yapan tüm firmaları bu sözlerimin dışında tutuyorum.
Hammadde yüzünden 304 ile 316 arasındaki fiyat farkı iki katı olmasına rağmen biz 316'nın uygulamasını yapıyoruz. Ülke ekonomisinin kazanması, halkımızın kaliteli malzeme kullanımı çok önemli ve vurgulanması gereken noktalar. Büyük inşaatlarda, plazalar, hastaneler, işalış veriş merkezleri için bu durum söz konusu bile değil. Ortaya Avrupa standartlarında bir iş çıkması için en kaliteli ürünlerin ve sistemlerin kullanımını tercih ediyorlar.
Baca sektöründe işin tekniğinden çok fiyatı konuşuluyor.
Tüm Türkiye genelinde teknik eğitim seminerlerimiz oluyor. Bu seminerlere katılan herkes baca sistemleri konusunun aslında ne anlama geldiğini çok iyi biliyor. Ancak bilip de bilmemezlikten gelindiğini söyleyebiliyorum. Bir problemle karşılaşıldığında, gaz dağıtım şirketinin kabul ettiği firmayla çalıştık, TSE'li ürün kullandık deyip işin içinden kolayca çıkabileceklerini sanıyorlar. Biz de bu anlamda halkı bilinçlendirme yönünde çalışmalara başladık. Bu da oldukça zor bir durum. Bu çalışmalarımız, baca konusu belli bir bilince ulaşılmadığı ve pazar yapısı oluşmadığı için çok verimli geçmiyor. Baca sektöründe işin tekniğinden çok fiyatı konuşuluyor. Bu da hem rekabeti hem de yatırımı zorlaştırıyor. Teknik anlamda dört dörtlük bir donanıma sahibiz ama pazarlama anlamında oturmuş bu yapılanmayı nasıl kıracağımızı şu an için pek bilemiyorum. Çünkü kuralına uygun iş yapmak Türkiye'de şu an için oldukça zor. Pazarlama ve satış konularında profesyonel destek alma konusunda çalışmalara da başladık. Kısacası biz firma olarak kendimizi günden güne geliştirip dünya standartlarında bir firma konumuna gelmeyi hedefliyoruz.
Baca sistemlerini denetleyecek bir test laboratuarının olmaması da sektörümüzün en büyük eksikliği...
Aslında baca sektörünün geneli için ürün ve sistemlerinin test edildiği tam donanımlı bir Iaboratuvar yok. Bu duruma rağmen hemen hemen tüm firmalar TSE belgesini çok rahatlıkla alıyor ve her yıl bu belgeyi hiçbir teste tabi tutulmadan yeniliyorlar. Hem TSE belgesini verebilecek kişilerin konularında uzman hem de testlerin tam yapılması birinci öncelik olmalı. Sonrasında da belli periyotlarla ürünlerin kontrolünün yapılması gerekli. Çünkü her bir tip baca farklı testlerden geçmeli hem de belirtilen değerlerde üretimine devam edildiği onaylanmalı..
Gaz dağıtım şirketlerinin bîr çoğu, İGDAŞ veya EGO gibi sistemli, bilinçli kuruluşlar değil.
Türkiye'de gaz dağıtımı çok hızlı bir şekilde yayıldı. Ama hiçbir il birbirinden bir şeyler öğrenmiyor. İstanbul'da Ankara'da yıllardır bu çalışmalar yapılıyor. Bu illerde neler yapılmış, hangi hatalar yapılıp düzeltilmiş, nelerin yapılması kullanım kolaylığı sağlamış gibi noktalar, yeni illerde en baştan deneme yanma yoluyla oluşturuluyor. Her yeni gaz gelen ilde on yıl önce diğer illerde yaşanan sıkıntıların, sorunların aynısı yaşanıyor. Biz Amerika'yı yeniden keşfetmeye çalışıyoruz.
Gaz dağıtım şirketlerine baktığımızda ise, bir çoğu İGDAŞ veya EGO gibi sistemli, bilinçli kuruluşlar değil. Bilinçsiz kuruluşlar gaz dağıtım işini çok hızlı bir şekilde yürütebilmek için bir çok prosedürü atlamak suretiyle işlemleri tamamlıyorlar. Yeterli, kalifiye personele sahip olmamalarını bu durumun temel nedeni olarak görüyorum. Markanın TSE'li olmasını yeterli görüp, sistemi ucuza mal etmek için düşük maliyetli ürünlere yönelik projelendirme ve uygulama yapılması bu durumun önemsenmediğini de gösteriyor. İş sadece kanunla da bitmiyor. Gaz dağıtım şirketlerinin bu duruma müdahale etmesi gerekiyor. Şirketlerin Avrupa standartlarında üretim ve uygulama yapan firmaları tercih etmeleri gerekiyor. Gazın hızla yayılması çok önemli. Ancak standardizasyondan uzak, insanların hayatlarını tehlikeye atacak bir yayılma hızı, hiçbir zaman istenilen sonucu tam anlamıyla vermez. EPDK'nın baca konusunda kontrolü ve yetkiyi bir kuruluşa verme gibi bir durumu söz konusu... Yetkilendirilmiş kuruluş uygulaması sağlıklı bir şekilde devreye girerse, sistemin biraz daha düzene gireceğini düşünüyorum. Yetki belgesinin nasıl verileceği de ayrı bir soru işareti ama tüm standartlara, kanunlara uygun çalışan kuruluşlar var. Aslında tüm taahhüt kuruluşlarında yetki belgesi var. Bazı firmalar onu sadece bir kağıt parçası olarak görüyorlar. Çünkü Türkiye'de kim bu konuyla ilgili ceza yemiş ki bize bir yaptırım uygulansın düşüncesindeler.
Kontrol sistemi o kadar rahat ve uygunsuz ki, bunlar bu kadar rahat iş yapabiliyor. Böyle bir yapılanma içinde belli kuruluşlara yetki belgesi verilse bile devlet sistemini doğru kurmaz ve yapıyı koruyamazsa durum daha da vahimleşebilir. EPDK'da görüşlerimizi belirtirken bu noktaların altını özellikle çizdik. Bu sistem EPDK'nın kontrolünde olacaksa EPDK kendi içinde yetiştireceği müfettişleri yurt dışındaki baca okullarında eğitime göndermeli ve onların belli bir konuda uzmanlaşmalarını sağlamalıdır. Biz ne kadar iyi niyetli çalışırsak çalışalım mutlaka dışarıdan biri tarafından da kontrol edilmeli... Sonuç olarak; baca konusunda yaşanan tüm sıkıntıların, problemlerin, TSE'nin standardının uygulanmamasının, gaz dağıtım şirketlerinin bazılarının belirtilen standartlara uymamasının temelindeki neden; sektörümüzde yetişmiş personel gücünün olmamasıdır. Bu kurumların baca konusunda mühendislik bilgisiyle çalışma yapan firmalarla çalışması o firmalara destek vermesi gerekiyor. Çünkü o zaman doğru sistemin kullanımı yaygınlaşır.