Camfil Türkiye Genel Müdürü Yücel Duduoğlu “Temiz hava insan hakkıdır”
Türkiye yapılanmasını 2013 yılının Aralık ayında kuran Camfil, hava filtreleri ve temiz hava çözümlerinde uzman bir firma. Camfil Türkiye Genel Müdürü Yücel Duduoğlu, temiz havaya her daim ihtiyacımız olduğunu vurguladığı söyleşimizde; temiz hava gündemine ilişkin yeni filtrasyon standardı ISO 16890, yeni iş güvenliği kanunu ve insan sağlığını korumak için yeni odak noktası olan PM1 konuları hakkında çok önemli bilgiler paylaştı. Camfil’in yeni dönem çalışmalarını, sektörün vardığı ve varması gereken noktaları sorduk. Duduoğlu anlattı, biz aktardık…
Her daim temiz havaya ihtiyacımız var
Türkiye’de yaklaşık 30 yıldır distribütörler vasıtasıyla temsil edilen Camfil, 2013 yılının Aralık ayında Türkiye yapılanmasını kurdu. Fiilen 23 Aralık 2013 tarihinde faaliyetlerimize başladık. Kuruluşumuzdan bu yana üç sene geçti ve Camfil Türkiye olarak ciddi anlamda büyüdük. Bu süreçte hem çalışanlarımızın sayısı arttı hem de faaliyetlerimiz giderek yoğunlaştı. Şu an bulunduğumuz ofise artık sığamaz olduk; yakın zamanda daha büyük bir ofise taşınmayı planlıyoruz.
Firma olarak felsefemiz her daim şu: “Temiz hava insan hakkıdır”. Bu, bizim için çok önemli bir konu. Bilindiği üzere, Birleşmiş Milletler gibi kuruluşların ana sözleşmeleri insan haklarından bahseder. Ülkelerin en önemli sorumluluklarından biri, sınırları içerisinde yaşayan insanlara hava, su, yiyecek gibi birtakım vazgeçilmezleri layıkıyla sunabilmeleridir. “Temiz hava insan hakkıdır” felsefesiyle çıktığımız yolda birkaç adım ilerleyince karşımıza “Temiz hava bize nerede lazımdır?” sorusu çıkar. Cevap ise bellidir: Temiz hava bize her yerde lazım. Uyurken, dinlenirken, çalışırken, hastayken… Her noktada ve her daim temiz havaya ihtiyacımız var. Biz Camfil olarak bunu sağlamak için uğraşıyoruz ve bununla ilgili gereken standartların Türkiye’de oluşturulması için çalışıyoruz.
Sektörde mühendislik çözümü konusunda çok ciddi bir eksiklik var
Kurulduğumuz günden bugüne kadar geçen üç yılda, özellikle mühendislik çözümü sunduğumuz projeler ürettik. Bu doğrultuda çok ciddi projelere imza attık. Mühendislik çözümü sunduğumuz müşterilerimizin tamamı tarafından Camfil artık bir tedarikçi gibi değil, çözüm ortağı olarak görülüyor. Müşterilerimiz herhangi bir konuda problem yaşadığı zaman mutlak surette bizimle temasa geçiyor, biz de elimizdeki veya yurtdışındaki merkezlerimizdeki kaynaklardan yararlanarak problemi tam manasıyla bilimsel olarak çözüyoruz. Çözümle ilgili teklifimizi sunuyoruz; eğer müşterimizin için de uygunsa çözüm sürecini başlatıyoruz. Son üç yılda fark ettik ki problemler ne yazık ki çözülmemiş. Müşteriler tarafına bırakılmış. Yani firmalar çözüm değil, ürün satmışlar.
Dünya temiz hava sektöründe en fazla pazar payına sahip olan firmayız
Fiyatlarımızın nispeten yüksek olmasına rağmen, dünya temiz hava sektöründe en fazla pazar payına sahip olan firmayız. Bunun sebebi, son kullanıcıların bilinçlenip Camfil ile çalışmaya başlamalarıdır. Bir Camfil filtresi ile başka bir markaya ait bir filtre aynı anda, aynı özelliklere sahip iki tane klima santraline konduğu zaman, Camfil’den elde edilecek birtakım kazançlar var. Bu kazançlardan biri enerji tasarrufu, diğeri ise uzun filtre ömrü. Pahalı olmamıza rağmen, dünyada en yüksek pazar payına sahip olmamızın nedeni de bu.
Belli başlı ilaç firmaları ile yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Müşterilerimizden bir tanesinin ilaç üretim tesisinde; panel filtrelerde filtre ömrünü iki haftadan üç aya, torba filtrelerde ise yaklaşık üç ay olan filtre ömrünü on yedi aya çıkardık. Başka bir müşterimizden de 2014 yılında faaliyete başladıktan birkaç gün sonra bir sipariş almıştık. Aradan geçen neredeyse üç yılın ardından sipariş tekrarı kısa bir zaman önce geldi ama bu tekrar; aldıkları tüm filtreler için değil, sadece panel filtreler içindi. 2014 yılında verdiğimiz torba filtreler hâlâ sorunsuzca çalışmaya devam ediyormuş. Bu bizim için çok güzel bir durum çünkü sürekli değiştirilmesi gereken ekipmanlar kullanıcılar tarafından sevilmez.
“İşyeri hekimliği” müessesesi gündemde, hastalıkların arkasında yatan gerçek sebepler ortaya çıkartılacak
Temiz hava insan hakkıdır diyoruz. Ben bu sene, İşçi Sağlığı ve Güvenliği ile ilgili bir eğitim aldım. Geçmişte o sektörde çalıştığım için tam manasıyla sahada işçinin nasıl korunması gerektiği konusunda bilgim vardı ama devletin işçiyi nasıl koruyacağı konusunu bilmiyordum. Bu konuyla ilgili bazı istatistikleri paylaşmak isterim: Türkiye, iş kazaları liginde Avrupa birincisi, ilginçtir ki meslek hastalıkları liginde ise son sırada. Bunun nedeni ise şu; yapılan istatistiklerde iş kazalarını kayıt altına alıyoruz, çünkü almak zorundayız; fakat meslek hastalıklarını hekimler kayıt altına almıyor. Bu kesinlikle hekimlerin suçu değil. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı “işyeri hekimliği” müessesesini gündeme alarak hastalıkların arkasında yatan gerçek sebebi ortaya çıkartmaya çalışacak. İş Güvenliği Kanunu’nda bu yeni bir uygulama ve tüm işyerlerini kapsıyor. 1 Temmuz 2017 itibarıyla tüm işletmelerin işyeri hekimleri ile sözleşme yapma zorunluluğu olacak. Hekimler görevlerine başladığı anda maalesef meslek hastalıkları oranımızın, Avrupa’daki iş kazaları ligi ile neredeyse aynı yere geleceğini düşünüyorum. Bu çok önemli bir konu. Biz Camfil olarak üretim tesislerinde, ticari işletmelerde, sağlık kuruluşlarında iç hava kalitesini en iyi seviyeye çıkarmak için uğraşıyoruz.
ISO 16890: Yeni filtrasyon standardı
Bilindiği gibi dünyada filtrasyon konusunda iki gruba ait standartlar izleniyordu. Biri, ASHRAE’nin 52.2-99 sınıflandırması, diğeri ise Eurovent’in EN 779-2012 standardına göre yapılan sınıflandırma. Eurovent en son EN 779’da 2012 ile 2014 yıllarından da standartlara bir düzeltme yapmıştı. ISO, bir çalışma yaptı ve yaptığı bu çalışmada, Eurovent ve ASHRAE’nin standartları tek bir standartta toplandı. Yani her iki standarttan da birtakım veriler alındı ve yeni “ISO 16890 Standardı” hazırlandı. 31 Ağustos’ta oylandı ve kabul edildi. Tabii akıllara hemen şu soru gelecektir: Ne değişecek? ASHRAE’deki MERV sınıflandırması ve Eurovent’teki G4, M5, M6, F7, F9 gibi sınıflandırmalar kalktı. Artık filtrasyonda “tutulan partikül boyutuna göre verimlilik” önemli hâle geldi ve PM1, PM2.5 ve PM10 olarak adlandırılan üç tane partikül boyutuna göre verim sınıfı var.
PM1, en küçük boyutta ancak en zararlı olan partiküllerdir. 1 μm veya daha küçük çaptaki partiküller “PM1” sınıfına girer. PM1 partikülleri, dolaşım sistemine katılacak kadar küçüktürler ve en başta kalp ve dolaşım sistemi hastalıklarına, kansere, Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığına (KOAH), Alzheimer hastalığına sebep olurlar. PM1, günlük hayatı da olumsuz yönde etkiler. Uyku kaliteniz düşer ve uyku apnesi hastalığı ortaya çıkabilir. Çocuk sahibi olmak isteyen çiftler için ciddi anlamda bir risktir çünkü üreme fonksiyonlarında da tahribata yol açar. Şeker hastalığına hatta obeziteye kadar sebep olabilir. 1 - 2.5 μm arasındaki partiküller ise “PM2.5” sınıfına girer. PM2.5 partikülleri; akciğerlere nüfuz ederek, akciğer fonksiyonlarında bozukluğa, göz ve cilt problemlerine sebep olabilir. 10 μm veya daha küçük çaptaki partiküller de “PM10” sınıfına girer. PM10 partikülleri, solunum kanallarında dolaşabilmeleri etkisiyle, akciğer fonksiyonlarında bozukluğa sebep olabilirler.
PM1, PM2.5 ve PM10’un nerelerde durdurulabileceği konusuna şöyle örnekler verebilirim: PM10 burnumuzda veya soluk borumuzun içinde durdurulabilir, PM2.5 solunum sisteminin girişinde durdurulabilir, PM1 ise vücudumuzun tüm mekanizmasının içine girebilecek boyuttaki partiküllerdir ve kanda çözülebilir. Peki neler PM1’dir? PM1, büyükşehirlerdeki en büyük sıkıntı olan trafikten kaynaklanır. PM1, egzoz dumanındadır, kalorifer kazanlarının bacalarından yanma gazındadır. PM1 esasen insanlar için şu anda zararlı olabilecek en tehlikeli partikül boyutudur.
İnsan sağlığını korumak için PM1’e odaklanmalı
Camfil olarak ISO’nun yeni standardını destekliyoruz. İnsan sağlığını korumak için PM1 üzerinde odaklanmanın son derece önemli olduğunu düşünüyoruz. Çünkü vücudumuz öyle güzel yaratılmış ki, yaratıldığımız dönemde oluşabilecek partiküllere karşı vücudumuz savunma mekanizmaları geliştirmiş . Belki yüz veya bin sene sonra vücudumuz PM1 partiküllerini de filtre edebilir hâle gelecek, bunu bilemiyoruz ama bildiğimiz bir şey var ki o da şu an PM1’in insan sağlığı için büyük bir tehdit olduğudur.
“Havada en çok bulunan zararlı partiküller” olan PM1’leri havadan temizlememiz gerekiyor. EN 779 -2012 Standardı’nda F7 filtrelerde verimlilik % 50 ila 75 arasında yer alıyor, F9 filtrelerde ise % 85’in üzerine çıkıyor.
PM1’den kurtulmaya yönelik tasarımlar yapılması gerektiğini özellikle vurgulamak istiyoruz. Çünkü sadece hava kirliliğinden dolayı Avrupa’da 2010 senesinde sağlık için harcanan para 1,6 trilyon dolar. AB’ye üye olan ülkelerin gayri safi milli hasılasının % 10’u sağlık masraflarına gidiyor. Hava kirliliğinin devletlere maliyeti çok yüksek boyutlarda, AB ve Dünya Sağlık Örgütü şu anda bu konuyu çok sıkı bir şekilde takip ediyor.
Standartların yükseltilerek ezberlerin bozulmasından yanayız
Havalandırma sisteminin kurulumundaki en basit ilke, iç hava ile dış havayı karıştırmaktır. Konvansiyonel sistemlere bakıldığında, bir iş merkezinde ya da otelde bulunan klima santrallerinde bir entalpi kontrolü vardır; iç hava sıcaklığına, dışarıdaki ve içerideki bağıl neme bakılarak set edilen değerlere göre damperler açılır, dış hava miktarı artırılır, dönüş havası miktarı azaltılır veya bunun tam tersi yapılır. Bir klima santralinde genelde % 10 ila % 100 arasında temiz hava ile çalışabilme özelliği aranır. Dışarıdaki hava sıcaklığı yeterince düşük ya da yüksekse, enerji tasarrufu sağlamak için dış hava sıcaklığı ve nem oranı ile ihtiyaç arasında ne kadar fark varsa ona göre bir ayarlama yapılır. Evet, enerji tasarrufunu sağlayabiliyoruz fakat dışarıdan aldığımız hava taze hava değil. Dışarıda kirli bir hava var, hatta içerideki hava dışarıdaki havadan bazı durumlarda 50 kat daha kirli olabiliyor. Dış hava miktarı azaltılıp, iç hava miktarı artırıldığı zaman dışarıdan 50 kat daha kirli bir hava, klima santrallerinden ve maalesef düşük verimli (G2 – G3 – G4 ya da en fazla M5 verimindeki) filtrelerden geçtiği için içerideki partikül konsantrasyonu son derece yüksek seviyelere çekilmiş oluyor. Bu durum, binadaki insanların solunum ve dolaşım sistemlerinde oldukça zararlı sonuçlar doğurabilir.
Bu duruma birkaç örnek verebilirim: Fransa’da bir okulda aynı seviyede olan iki öğrenci grubu aynı sınava tabi tutuluyor. Birinci denek grubu kötü iç hava kalitesi olan ortamda, ikinci denek grubu ise iç hava kalitesi geliştirilmiş bir ortamda sınavı tamamlıyor. İkinci denek grubu, sınavda açık arayla daha başarılı sonuç alıyor.
Bir diğer örnekte ise; şirket içinde kullandığımız haberleşme portalında geçen günlerde İngiltere’de yaşayan bir çocuğun annesinden gelen teşekkür mesajı yayınlandı. Hikâye şöyle; Çocuk öğrenci, fakat alerjik astım nedeniyle okulundan 9 ay uzak kalmak zorunda kalıyor. İlaçlar kullanıyor, kortizon tedavisi bile görüyor ama nafile, durumunda hiçbir düzelme olmuyor. Anneye, çocuğun bulunduğu ortamın iç hava kalitesini geliştirmesi gerektiği söyleniyor ve anne Camfil hava temizleyici ile tanışıyor. Kullanmaya başladıktan çok kısa bir süre sonra çocuk sağlığına kavuşuyor ve eğitimine kaldığı yerden devam ediyor.
Konu aslında çok ciddi, çünkü hepimizin sağlığını ilgilendiriyor. Camfil olarak amacımız, filtre veya ekipman satmak değil. Biz standartların yükseltilerek ezberlerin bozulmasından yanayız. Klima santrali ya da soğutma gruplarında sektörün geldiği olgunluğun maalesef onda birine filtrasyon sektörü gelmiş değil. Bunu da altını çizerek belirtmek istiyorum.
Ar-ge için sarf ettiğimiz emeklerin bir şekilde başka firmalar tarafından kullanılmasını tasvip etmiyoruz
Dünyada en çok taklit edilen filtrasyon markasıyız. Tasarımlarımıza ait bazı bölümler, bazı üreticiler tarafından hem Türkiye’de hem de başka ülkelerde taklit ediliyor. En son toz toplama cihazımızla ilgili taklit edildiğimizi düşündüğümüz bir durum söz konusu oldu. Bu konunun üzerine gideceğimizi de belirtmek isterim. Çünkü ar-ge için sarf ettiğimiz emeklerin bir şekilde başka firmalar tarafından kullanılmasını tasvip etmiyoruz.
Bu kadar olumsuzluğun yanında sektörde güzel şeyler de oluyor elbette. İSKİD tarafından sağlık yapılarında kullanılacak ekipmanların belli bir standarda getirilmesi ile ilgili birtakım çalışmalar başlatıldı. Bu konuyla ilgili özellikle Sn. Vural Eroğlu’na teşekkürlerimi iletiyorum. Çünkü bu konu ülkemiz ve insanlarımız için çok önemli. Filtrasyon konusunda da sağ olsunlar bizi davet ettiler, biz de kendileriyle birtakım paylaşımlarda bulunduk. Umuyorum ki bir umut ışığı niteliğinde olan bu çalışma ile sektörümüze güzel haberler vereceğiz.