'Avrupa standardını üretimde ve kalitede yakaladık, verimliliği sağlayamadık'
Türkiye yapı malzemeleri sektörü son 10 yılda hem üretim hem kalite açısından çok iyi bir yere geldi. Ancak Türkiye bu gelişmeye paralel olarak dağıtım ağını kuramadı. 10 yıl önce ürettiğiniz ürünü iç piyasada sorunsuz satıyordunuz, kimse kimsenin işine de girmiyordu. Bugün dünyada ki küreselleşmeye paralel herkes birbirinin ürettiği alana girdi. Bu bir yandan sektöre ivme kazandırırken bir yandan da tüketimin o oranda artmadığı görüldü. Bu sürede üretici firmalar dışarıya açılmasını bilemedi. Dışarıya açılmak bir günlük mesele değil, bir yatırım meselesi. Türkiye konumundan gelen ihracat yapabilme potansiyelini kullanamadı. Türkiye kendi ürünlerinde marka imajını yaratamadı. Marka olmadan dışarı giderseniz 3. sınıf ürün işlemi görürsünüz. Ürünlerini tanılamadığı gibi bir de birbirinin ayağına basmaya başladı. Bir firma gidip dışarıda bir firmaya ürünlerim 5 dolar diyor, diğeri gidiyor 4 dolar diyor. Bu katma değer yaratmamızı engelledi. Bir dönem dolar getir de nasıl getirirsen getir furyası sırasında her alanda olduğu gibi yapı malzemeleri sektöründe de 1. kalite yerine 2. kalite ürün ihraç edince Türkiye'nin dışarıda güvenilirliği bozuldu.
Biz biraz da tutucuyuz, dışarıda yatırım yapmasını sevmiyoruz. İhracat yapabilmek için yatırım yapacaksın, reklam yapacaksın, iletişim ağını iyi kuracaksın, partnerlerinle iyi ilişkilere gireceksin, bölüşmesini bileceksin. Avrupa 1 m2 seramiği 3-4 dolara satarken, biz 2.2 dolara satıyoruz. Bir ürünü çok ihraç edersiniz ama fason imalat yaptığınız için hem ülke için katma değer yaratamazsınız hem de marka oluşturamazsınız. Marka olmadığınız için gelecekte o fasoncu sizi bıraktığı zaman, ihracatınızda biter. Ama marka olduğunuz zaman bir partnerinizle aranız bozulduğunda diğer bir firma hemen teklifiyle gelir. Bu sektörde diğer sektörler gibi duvara çarptı. Bir şeyler yapmamız lazım, şimdi onun arayışı içindeyiz. İç piyasadaki daralmadan dolayı oluşan çemberi nasıl kırabiliriz diye düşünüyoruz. Avrupa'da seramikte 3.'yüz. 180 milyon m2 bir kapasitemiz var, bunun 100 milyon m2 'sini iç piyasada kullanıyo ruz. 80 milyon nf'sini ihraç etmemiz lazım. Dışarıya açılmak için de bir kaynak, finans lazım. Bu finansı nereden bulacaksınız? Banka'dan bulacaksınız, Onlar da kaynak artıramı-yorlar. Ortada böyle bir engel var. Sanayici parayı bulursa dışarı yatırım yapacak ve çemberi kıracaktır. Dünyanın gerektirdiği metotlarla, sağlam adımlarla ilerleyip partnerlerinizi bulup ihracat yapacaksınız. Biz Avrupa standardını üretimde ve kalitede bu sektörde yakaladık, verimliliği sağlayamadık. Bunun da nedeni kalifiye elmanın olmayışı.
Eğitimini haletme-miş bir toplumun verimliliği sağlaması mümkün mü?Pazarlara yeterli yatırımı yapmıyorsun, valizini alıp da satış yapacağım diye gidersen duvara çarparsın. Orada partnerlerini desteklemek için show-room'lar yapacaksın, iletişim organlarını iyi kullanacaksın, bunun başka çaresi yok ki. Türkiye'de birkaç firma dışında kurumsallaşan firma yok. Bu sektörün en kurumsallaşmış firması Eczacıbaşı'dır. Bu nedenle de zaten sektörde en az problemi olan firmadır. Çanakkale İspanya'nın büyük firması Roca ile bir evlilik yaptı. Bu bir ivme getirecektir sektöre. Bu malzemenin ham maddeleri topraklarımızda bulunduğu için Avrupa ile rekabet gücümüz var. Yerimiz çok uygun. Bir tarafımız orta doğu, bir tarafımız Kafkaslar, bir tarafımız Balkanlar. Biz de Artemis markasıyla akrilik küvet üretiyoruz. Yaklaşık 3 yıldır Gebze Organize Sanayi Bölgesi'ndeki fabrikamızda Duş tekneleri, şok duşlar, hidro-masajlı küvetler, saunalı sistemler ve kabinler üretiyoruz. Biz yatırımımızı yaparken devletten kredi kullanmadık, kendi öz kaynaklarımızla yaptık. Fabrika açıldıktan sonra Türkiye'de ki vadeli ekonominin getirdiği sıkıntılar başladı. Türkiye'de fabrika kurulur, üretime açılır, hiç kimse işletme sermayesini düşünmemiştir. Biz de bu nedenle sıkıntılar yaşadık. Zaten durgun bir dönemde başlamıştık.
İngiltere'den know-how alarak fabrikayı kurduk ama olmayan kalifiye elemanı Bulgaristan göçmenlerinden bulduk. Neden? Hepsi Sanat Enstitüsü, meslek lisesi mezunu eğitimli kişiler. Talep azaldıkça iç piyasada rekabet kızıştı. Şimdi bir de evlilikler başladı. Bizim firmaların evlilikten anladıkları da yanlış, ortak olduğunda yıl sonunda kaç para kazanacağım diye bakıyorlar. Kısa dönemli kar bekliyorlar. Onun için içeride bu pek anlamlı olmuyor. Dışardan damat aradığınızda da, Türkiye'ye geliriz ama hedefiniz nedir diye soruyorlar. Bizde bilemiyoruz hedefimizi, belirleyemi-yoruz ki. Bizim de böyle bir girişimimiz olmuştu, kriz patladı. O zaman dediler ki; 2 yıl sonra görüşelim. Şimdi haftaya gelelim görüşelim diyorlar. Neden gelecek; çünkü bu ortamda firmayı ucuza kapatmak için gelecek. Siz güçlü olmazsanız göreceğiniz muamele bu olacaktır, küreselleşmeye karşı ulusal özelliklerini korumak istiyorsan güçlü olacaksın. İki dünya devi birleşebiliyor, biz birleşemiyoruz, çünkü erki bırakmak istemiyoruz. Mühür bizde olsun istiyoruz. Türkiye bu noktaya geldikten sonra gidebileceği başka yol yok, onun için umutsuz olmamak lazım. Bir yıl daha böyle geçecek, sonra yükselmeye başlayacağız.