“100. yılımızda yeni sloganımız ‘Into a new century’ ile dijitalleşme ve enerji dönüşüm süreçlerini başlattık”

Viessmann A.Ş. Genel Müdürü Dr. Celalettin Çelik
Viessmann A.Ş. Ürün Müdürü Mevlana Balçık
Bu yıl 100. yaşını kutlayan Viessmann, yeni sloganı “Into a new century” ile dijitalleşme ve enerji dönüşüm süreçlerini başlatmış durumda. Kararlı adımlarla yol alarak yeni teknolojilerini de sunmaya başlayacak olan Viessmann, bu dönüşüm süreci içinde büyük yatırımlar gerçekleştirdi. Viessmann A.Ş. Genel Müdürü Dr. Celalettin Çelik ve Viessmann A.Ş. Ürün Müdürü Mevlana Balçık, Viessmann’ın dönüşüm sürecini ve yatırımlarını anlattı…
100. yılımızdan itibaren, “dijitalleşme ve enerji dönüşüm süreci”ne girdik
Viessmann’ın kuruluşunun 100. yılı olması sebebiyle 2017 yılı, bizim için ayrı bir öneme sahip. Artık yeni bir yüzyıla giriyoruz ve sloganımız da: “Into a new century.” Bu, bir anlamda bir aile şirketi olan Viessmann’ın 3. nesilden 4. nesile yumuşak bir geçiş süreci de kabul edilebilir. Şirketimizin Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Martin Viessmann, 3. nesil temsilci olarak 1990’ların başında aldığı sorumluluğu halen sürdürüyor. Oğlu Maximilian Viessmann ise geçen yıldan itibaren aktif olarak şirket yönetiminde çalışmaya başladı. İlk önemli görevi de CDO olarak Viessmann’ın dijital dönüşüm sürecini yönetmek oldu. 100. yıldönümümüzle birlikte, dijitalleşme ve enerji dönüşüm süreçlerine girdik. Bu yıl Mart ayında Frankfurt’da düzenlenen ISH Fuarı, özellikle Viessmann için 100. yılının lansmanı sebebiyle büyük önem arz ediyordu. Standımızı 100. yıl, dijitalleşme ve enerji dönüşüm süreci olarak üç ana tema üzerinde oluşturduk.
Dijital dönüşüm sürecimizi şu şekilde özetlemek mümkün: Tüketiciler günümüzde herhangi bir konu hakkındaki bilgi talebini yüzde 80 oranında internetten online olarak yapıyor. Dijital dönüşüm sürecinde, Viessmann olarak, ihtiyaç sahibi tüketiciyle Viessmann partnerlerini buluşturacak online bir platform oluşturma konusunda çalışmalarımız var. Bu online platform; tüketicinin temel talepleri doğrultusunda dolduracağı bir form ile çok hızlı bir şekilde ön teklif hazırlama faaliyetlerini, partner firmanın hızlı bir şekilde teklif hazırlamasını, bu teklifi hazırlarken yapacağı projelendirmede kullanacağı tesisat şemaları ve komponentlerini kapsayan online kütüphaneyi içeriyor. Bu kütüphane, partner firmaya teklif hazırlama ve projelendirme sürecinde çok büyük destek sağlayacak. Online platform, tüketicilerin tesisatlarının uzaktan kontrol edilmesine de imkân tanıyor. Bu tabii ki tüketicinin izniyle olacak bir çalışma. Bu konuda “Vitoguide” adlı bir program oluşturduk. Vitoguide sayesinde tesisat firması, kombisini veya kazanını kurduğu bir müşterinin sistemini uzaktan kontrol edebiliyor, hatta sistemdeki bir arızayı müşteriden önce görebiliyor ve müdahale edebiliyor. Viessmann bu alanda uzman firmalara ve tüketicilere yönelik geliştirdiği akıllı telefonlara yüklenebilen uygulamalar da sunuyor.
Enerji dönüşüm süreci ise, fosil yakıtlardan yenilenebilir kaynaklardan üretilen elektriğe dönüş olarak da tanımlanabilir. Bilindiği gibi gelecekte elektrik, fosil yakıtların önüne geçip ana enerji kaynağı olma yolunda ilerliyor. Tabii asıl önemli olan; bu elektriğin yenilenebilir kaynaklarla elde edilmesi, CO2 neutral olması ve yerinde üretilmesi. Zaten buna paralel olarak da gelecekte yapılar elektrik üretecek şekilde inşa edilecektir. Bugünkü teknolojiyle konutlara takılacak PV’ler ile elektriği üretebiliyoruz. Bu elektriği ısıtma-soğutma ve ısı pompalarının kompresörlerinin çalıştırılması için kullanabiliriz, böylece evimizin ısıtma ve soğutma ihtiyacını hava kaynaklı ısı pompalarıyla karşılayabiliriz. Bugünün teknolojileriyle zaten bunu yapabiliyoruz. Şu andaki sıkıntı, fazla elektriği depolama ile ilgili. Viessmann lityum alaşımlı “Vitocharge” adlı yeni bir akü sistemini tanıttı. Vitocharge’ın 3,2 - 18,6 kW aralığında sekiz farklı kapasitesi mevcut. Elektrik sistemlerinde en büyük optimizasyon potansiyeli akülerde söz konusudur. Vitocharge’ın esas özelliği, diğer cihazlarla iletişim halinde olması, yani akıllı bir sistem olmasıdır. Vitocharge ile gündüz depolanan elektrik gece saatlerinde de kullanılabiliyor. Vitocharge, tüketilen elektrikten nasıl bir tüketim profili olduğunu anlayıp diğer günlerde çalışma saatlerini optimize edebiliyor.
Elektrik üretmenin en kolay yolu tabii ki PV paneller ama yakıt hücre sistemleri ya da elektriği ve ısıyı aynı anda üretebilen mikrokojenerasyon üniteleri (mCHP) ile elektrik üretmemiz de mümkün. O konularda da çalışmalar yapıyoruz ancak çok daha verimli olan bu teknolojilerin tek olumsuz tarafı pahalı olması. Şu an için PV paneller daha pratik bir teknoloji olarak görülüyor ama bunun yanında mCHP’leri de kullanmak mümkün. Viessmann halen Avrupa’da seri üretime geçen mikrokojenerasyon yakıt hücre sistemi olan tek marka.
Avrupa Birliği’nin enerji ve iklim politikaları kapsamında 2050 yılı için koymuş olduğu yüzde 80 daha az CO2 salım hedefine Viessmann, 2005 yılında başlattığı stratejik sürdürülebilirlik projesi “Efficiency Plus” ile pazardaki mevcut teknolojilerle bugünden ulaşabileceğini kanıtlamıştır. Görünen o ki enerji dönüşümü denilen kavram, 2020’lerde çok daha hızlı bir şekilde hayatımıza girecek gibi görünüyor. Bir ısıtma firması, belki bundan 5-10 sene sonra çok farklı ürünler satıyor olacak. Halihazırda fosil yakıt kaynaklı ürün programı varken, elektrik kaynaklı ürün programına geçiş hızlanacak. Burada ısı pompalarının önü açılacak. Elektriği şu an ağırlıklı olarak ısı pompalarında kullanıyoruz ve evin ısıtma-soğutma ihtiyacını karşılayabiliyoruz.
Türkiye’de 2018 itibarıyla ErP’ye geçiş süreci başlayacak
Türkiye Avrupa’daki gelişmeleri belirli bir faz farkıyla takip ediyor. Bundan iki sene önce ErP süreci Avrupa’da başladı ve yoğuşmalı kombi kullanım zorunluluğu getirildi. Türkiye’de özellikle yerli üreticilerin talebi doğrultusunda yoğuşma tekniği üretiminde komponentlerdeki yerlileşme oranını artırmak için Sanayi Bakanlığı ErP’de iki yıllık bir ertelemeyi uygun gördü. Kuvvetle muhtemel 2018’de Türkiye’de ErP uygulamasına geçeceğiz. Bu artık konvansiyonel kombilerin kullanılamayacağı anlamına geliyor. 2018 yılının hangi ayında ErP uygulamasına geçileceği henüz net değil. Bazı yönetmelikler henüz yayımlanmadı, onların yayımlanmasını bekliyoruz. Sektörel derneğimiz DOSİDER olarak Bakanlık’la bu konuda görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Sektör olarak talebimiz, gerekli hazırlıkların yapılabilmesi için Bakanlığın geçiş tarihini minimum 6 ay önceden bildirmesidir. Çünkü ErP ile birlikte bütün altyapı, fabrikaların üretim konseptleri, komponentler, ürünler değişecektir. İki senelik ertelemenin de aslında faydalı olduğu kanısındayız. Pek çok üretici bu konuda yerlileştirme oranını artırdı. Yerlileştirme oranı derken kast ettiğimiz şey; cihazı oluşturan komponentlerin ne kadarının Türkiye menşeli, ne kadarının ithal olduğudur. Bir cihazın Türkiye’de üretilmesi yeterli değil, o cihazı oluşturan komponentlerin de mümkün mertebe yerli olması gerekiyor. Bakanlık da bunu teşvik ediyor. Son iki sene içinde pek çok üretici firma bu konuda kendisini geliştirdi. Aynı zamanda DOSİDER olarak Bakanlığın da yönlendirmesi doğrultusunda İTÜNOVA bünyesinde bir proje merkezi oluşturduk. Dolayısıyla yerlileşme konusunda ar-ge sürecinde üniversiteden destek almak isteyen DOSİDER üyeleri ve bu üyelerin tedarikçileri, oluşturduğumuz proje merkezinden faydalanabiliyor, firmalar üniversite imkânlarını kullanarak ar-ge faaliyetlerini geliştirebilecekler, bu da güzel bir gelişme.
ErP’nin bir sonraki aşamasında da, yoğuşma tekniğinde belirli azot oksit limitlerini sağlayacak emisyon sınırlandırmasına geçilecek ve ısı pompaları kullanımı artacak. Isı pompası esasında Türkiye’de uzun yıllardır bilinen bir teknoloji. Biz Viessmann olarak, 2000’li yıllarda Türkiye’deki en büyük toprak kaynaklı ısı pompası projesini Riva Konakları’nda yaklaşık 150 villaya uyguladık. Daha sonra hava kaynaklı ısı pompaları gelişim gösterdi. Henüz doğalgazın gelmediği Ege ve Akdeniz bölgelerinde ısı pompaları yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Avrupa’da da halen ağırlıklı olarak doğalgaz kullanılmaktadır. Örneğin Almanya’da mevcut binalarda yüzde 80’e yakın doğalgaz, yüzde 10 ise ısı pompası kullanılıyor. Yeni binalarda ise ısı pompası uygulama oranı yüzde 25 mertebelerinde. Ancak yeni binalarda ısı yalıtımı daha iyi, ısı yükü daha düşük olduğu için daha çok yenilenebilir enerji tercih ediliyor, hatta devletin teşvik programları da bulunuyor. Doğalgazın olduğu bir yerde ısı pompasının kullanılması pek elverişli görülmediği için hem yurtiçi hem yurtdışında büyük şehirlerde şu anda yaygın olarak kullanılmıyor. Ama gelecekte ısı pompasıyla yoğuşmalı kombilerin birlikte bir bütün oluşturdukları hibrid ünitelerin kullanılabileceğini düşünüyoruz.
Enerji dönüşüm sürecinde aktif rol alan PV ve termik güneş enerjisi, Türkiye’de iyi bilinen teknolojiler. Bir sonraki aşamadaki hedef, bu komponentleri bir enerji yönetim sistemi ile entegre edip fazla elektriği depolayabileceğimiz ekonomik ve pratik bir akü sistemiyle birleştirip bunun yaygınlaşmasını sağlamaktır.
Viessmann’da yeni ürün ve sistemler
Avrupa’da kendi markasıyla en çok güneş kolektörü satışı yapan firma Viessmann. Güneş kolektörlerinde en büyük problem, sistemin buhara kalkmasıdır. Yani siz yazın güneşten çok fazla enerji alıyorsunuz ancak bu ısıyı bir yere aktaramıyorsunuz çünkü talep olmuyor ve sistem buhara kalkabiliyor. Böyle olunca sistem korozyana açık hale geliyor, antifriz katranlaşabiliyor, sistemin kullanım ömrü kısalıyor, en kötüsü kolektör çalışamaz duruma geliyor. Viessmann bunu engelleyecek “ThermProtect” adlı yeni bir sistem geliştirdi. Viessmann patenti olan bu sistem, Fransa’da 5 yıllık bir çalışma sonucu geliştirildi. Bu sistem güneşten gelen ısıyı algılıyor ve belli bir sıcaklığa ulaşınca sistem için fazla olan ısıyı yansıtıyor. Yani kolektör modülasyon yapıyor ve kendini koruyor. Transmission oranı % 0.4’ten 40’a çıkıyor, yani absorbe edilen ısının yüzde 40’ını geri gönderiyor. Bu sistemde kolektör sıcaklığı 160 ˚C’nin üstüne çıkamadığı için buhar oluşmuyor.
Fotovoltaik (PV), sadece Türkiye’de değil dünyada da çok ciddi bir şekilde büyüyen bir pazar. Bu konuda öncü ülkelerden biri de Almanya. PV pazarı inanılmaz hızda değişen bir pazar, fiyatları da devamlı değişim gösteriyor. PV paneller dik bir yapıda, yaklaşık 1.6 m2 bir alana sahip. Verimleri de yüzde 15-20 arasında değişiklik gösteriyor. Güneş pilleri doğru akım üretir, gelen elektrik evde kullanılamaz. Viessmann PV sistemlerinde doğru akımı alternatif akıma çevirmek için inverter sunabilmekte. Bu inverter çift taraflı sayaca bağlanıyor. Tek taraflı sayaca bağlandığı zaman şebekeye giden elektriği tüketim olarak algılıyor, böyle olunca müşteri tasarruf edeceği yerde zarara uğruyor. Bu nedenle inverterin çift taraflı sayaca bağlanması ve elektrik hizmet sağlayıcısı ile koordineli bir şekilde çalışması gerekiyor. Inverter, güneş pili, çatıya montaj seti ve çift taraflı sayaçtan oluşan PV sistemin kurulumu çok kolay. Bu konuda tecrübelerimizle müşterilerimizin ihtiyaç ve tercihlerine uygun sürdürülebilir çözümler sunmaktayız.
Paket tipi kojenerasyon sistemi ise (PTK) temel olarak bir motor, senkron jeneratör ve ısı eşanjöründen oluşur. Yanma motoru (güç makinesi) tarafından harekete geçirilen senkron jeneratör (iş makinesi) 400 V gerilimde ve 50 Hz frekansında 3-Faz akım üretir. Bu elektrik genellikle sistemin kurulduğu tesis/bina tarafından tüketilir. Elektrik bağlantısı düşük gerilim şebekesine yapılır (0,4-kV-Seviyesi). Genellikle PTK elektrik dağıtım şebekesi ile paralel çalıştırılır. Senkron jeneratörler kullanıldığından prensipte şebeke yedek işletmesi de mümkün olabilir. Fazla üretilen veya kullanılamayan elektrik bir sayaç üzerinden elektrik dağıtım şirketinin şebekesine aktarılabilir. Motor çalışırken ısı üretir; sırasıyla motor yağından, motor soğutma suyundan ve egzoz gazından ortaya çıkan atık ısı enerjisi, dahili soğutma devresi olarak tabir edilen bir devrede toplanır ve bir plakalı eşanjör üzerinden ısıtma sistemine 90 ˚C gidiş suyu sıcaklığı ile aktarılabilir hale getirilir. Bu türdeki enerji üretimine kojenerasyon denir, aynı anda motor tarafından üretilen mekanik enerji (güç) ve açığa çıkan termik enerjiden (ısı) faydalanılır. PTK genellikle temel ısı yükünü karşılayacak şekilde seçilir ve bir pik yük kazanı ile kombine edilir. Üretilen elektrik, sistemin kurulduğu tesiste/binada tüketilir. Temel olarak unutulmaması gereken nokta ise: Isı tüketimi (ihtiyacı) olmadan elektrik üretimi söz konusu değildir. Atık ısı kullanılmaz ise sistemin verimliliği düşer. Elektrik üretimi olmazsa yatırım ve işletme maliyetleri amorti edilemez ve bir tasarruftan söz edilemez. Isının ve elektriğin paralel üretimi varsa bu enerjilerin paralel tüketimi de olmalıdır.
Doğalgazla çalışan hem ısı hem elektrik üreten 530 kWel/660 kWth’a kadar olan kojenerasyon sistemlerimiz mevcut. Bu sistemlerimiz orta ölçekte ve kamyonlarda kullanılan pistonlu motor gibi çalışan kompakt sistemler. Bu sistemde bir taraftan doğalgaz veriliyor, diğer taraftan elektrik ve atık ısı alınıyor. Gaz yakıtlı bir ısı-güç kojenerasyon ünitesi (CHP) aynı anda ısı ve elektrik üretir. Gücü konut siteleri ve ticari işletmeler için tasarlanmıştır. Isı tarafında CHP bir kazana paralel olarak çalışır. Her iki ısı üreticisi de ısıtma ve sıcak su hazırlanması için ısıtma sistemine bağlanır. Bu tip paket kojenerasyon sistemlerinin normal yakma verimi yüzde 35-40 mertebelerinde. Viessmann kojenerasyon sisteminde atık ısı da kullanıldığı için verim yüzde 90’ların üzerine çıkıyor. Paket kojenerasyon sistemlerinin en önemli özelliği, elektriği yerinde üretmek. Kojenerasyon sistemlerimizde en düşük kapasite 5 kW, ki bu da domestik uygulamalar için yeterli.
Bunların yanında ayrıca yakıt hücrelerimiz de var. Bu yakıt hücreleri, geleceğin teknolojisi olarak kabul ediliyor. Bu alanda da düşük ve yüksek sıcaklık sistemi denilen değişik sistemlerimiz var. Viessmann’ın Panasonic ile yaptığı işbirliği sonucu geliştirilen “Vitovalor” adlı ürün, yaklaşık 1 kW elektrik üretiyor ve yanında ürettiği ısı da 3 kW’ı bulmuyor. 1 kW elde etmek için ne kadar düşük ısı üretilirse sistem daha uygulanabilir olur. Çünkü CHP sistemin verimli olması ve geri dönüşünün hızlı olması için cihazın çok uzun süre çalışması gerekir. 400 kW elektrik ürettiğiniz bir sistemden 500 kW ısı üretiyorsanız, o 500 kW ısının bir alıcısı olması, sürekli bir yere aktarılabilmesi lazım. Aksi takdirde ısıyı atamadığı için çalışamaz, çalışmadığı için de kullanıcı zarara girer. O yüzden kapasiteler uzun süre çalışacak şekilde küçük seçilir. Domestikte de 3 kW belki düşük görülebilir ama cihaz sürekli çalıştığı için o 3 kW bir yerde depolanıyor. O yüzden ne kadar düşük kayıp ısı varsa o kadar iyi. Çünkü yeni yapılan binalara baktığımız zaman, ısı yalıtımından dolayı daha düşük bir ısı ihtiyacı oluyor. Dolayısıyla yakıt hücreleri modern ve tercih edilebilen bir sistem ancak şimdilik maliyetleri yüksek. Belirli bir optimum noktaya gelince biz de bu ürünlerimizi Türkiye’ye getirmeye başlayacağız. Sistemin çalışma prensibi şöyle; doğalgazdan öncelikle hidrojen elde ediyor, hidrojeni de elektrokimyasal reaksiyonla elektriğe ve ısıya çeviriyor.
Bu sene Viessmann’ın piyasaya sunduğu yeni ürünlerden bir diğeri ise “Vitocal 200-S” adlı yeni bir ısı pompası serisi. Bu cihaz Viessmann’ın tarihinde en çok yatırım yaptığı ısı pompası projesi niteliğinde. Bu cihazın en önemli özelliği, piyasadaki en sessiz cihaz olması. 3 metrede 35 db’nin altına inen Vitocal 200-S, Türkiye’de Ağustos ayında satışa sunulacak. Hem ses seviyesi, hem de mimari açıdan üst düzey özelliklere sahip olan bu cihazın dış ünitesi, standart dış ünitelerden çok daha üstün nitelikte. Piyasadaki muadil cihazlar dış hava sıcaklığı 7 ˚C’ye göre COP değerini en yüksek şekilde yansıtıyor. Ancak bu yeni serinin, dış hava sıcaklığı 7 ˚C’den düşük olduğu zamanlarda da COP değeri çok yüksek. Türkiye şartlarında COP değeri 4 ve üzeri olduğu zaman doğalgazdan çok daha avantajlı oluyor. Bu seri çok düşük dış hava sıcaklıklarında da yüksek COP değeri sayesinde Türkiye iklim şartlarında doğalgaza karşı kendini amorti edebilecek yapıda. Isı pompaları Türkiye şartlarında doğalgaza göre çok daha verimli ve kullanılabilir hale geliyor.
Bir diğer yeni ürünümüz “Vitocrossal 100” yoğuşmalı kazan ise 70 cm genişliğiyle kompakt bir yapıya sahip, taşınması ve montajı çok kolay. Bu kazanda da “Lambda Pro Control” denilen yanma kalitesini kontrol eden bir sistem var. Bu sistem, doğalgazın kalitesi düşerse veya fazla gaz olursa onu gözetleyerek kazanı üst düzey performansta çalıştırabiliyor. Lambda Pro Control teknolojisi hava farklarını da algılayabiliyor, ona göre gaz miktarını kısıyor veya artırıyor. Bilindiği gibi şebekelerdeki gaz, farklı ülkelerden alındığı için karışımı değişebiliyor. Bu cihazın üzerinde bir mekanizma var ve gaz kalitesindeki değişikliğe göre hava-gaz karışımını otomatik olarak düzenliyor. Cihazı 640 kW’a kadar Türkiye pazarına sunmaya başladık. Standart kazanlarda, kötü hava koşullarında baca çekişinden dolayı alev kopmaları olabiliyor ve bu durum zehirlenmelere sebep olabiliyor. Lambda Pro Control aşırı baca çekmesini hissettiği zaman ayarı kısıyor ve alev kopmalarını engelliyor.
Dönüşüm sürecinde Viessmann’ın yatırımları
Dijitalleşme ve enerji dönüşümü sürecinde Viessmann olarak ciddi yatırımlar yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Viessmann’ın tek seferde yaptığı en büyük yatırım olan 50 milyon Euroluk Ar-Ge merkezi “Technikum” yatırımı, disiplinlerarası inovasyonların geliştirilmesinde bir yapı taşı niteliğindedir. Technikum, gelecekte enerji dönüşümü ve dijitalleşme alanındaki inovasyonlar için üretim merkezi olacaktır. Burada ürünün fikir aşamasından seri üretime kadar tüm geliştirme süreçlerinin iyileştirilmesi hedeflenmektedir. Ayrıca Almanya ve Manisa fabrikalarımızda yenilenebilir enerji sistemlerimizin birçoğunu uyguluyoruz. Manisa fabrikamızda uyguladığımız PV, ısı pompası ve ısı geri kazanımlı konsept sayesinde son üç yılda çok sayıda projede çözüm ortağı olduk. Çevreci çözümlerde kazandığımız tecrübeler sayesinde Viessmann Türkiye olarak enerji dönüşümüne hazırız.