Header Reklam
Header Reklam

Kentsel kentsel bir garabete dönüştük…

23 Ağustos 2017 Dergi: Ağustos-2017
Kentsel kentsel bir garabete dönüştük…

“Ülkemizin de içinde yer aldığı Akdeniz Havzası, küresel iklim değişikliğine karşı yerkürenin en hassas bölgelerinden biri. Akdeniz Havzası’nda gerçekleşecek 2°C’lik bir sıcaklık artışı, beklenmeyen hava olayları, sıcak hava dalgaları, orman yangınlarının sayısında ve etkisinde artış, kuraklık ve bunlar dolayısıyla biyolojik çeşitlilik kaybı, turizm gelirlerinde azalma, tarımsal verim kaybı ve en önemlisi kuraklık olarak etkilerini hissettirecek” (http://www.wwf.org.tr).

Yukarıda okuduklarımız hiçbirimiz için yeni değil. Ama hiçbirimiz için de dehşet verici değildi; ta ki 27 Temmuz’da doğa bizleri ciddi şekilde hırpalayana kadar. İstanbul’un 27 Temmuz’daki fırtınada yaşadığı maddi kayıp, yaralanmalar, can kayıpları ve korku, bir nebze olsun berbat ettiğimiz doğanın pek de şakacı olmadığını gösterdi. Yaklaşık 20 dakikada yaşananlar, övünerek bahsettiğimiz ‘dev’ projelerin de doğanın gücü karşısında aciz kaldığını ispatladı. Zira Avrasya Tüneli kapandı, Atatürk Havalimanı'ndan uçaklar kalkamadı, deniz ulaşımı felç oldu.

Aşırı sıcaklar ve sanayi üretimindeki artış elektrik tüketimini patlattı. Geçen ay, ilk tüketim rekoru 928 milyon 136 bin kilovatsaatle 3 Temmuz'da görülürken, ay içerisinde beş kez daha zirve görüldü (Termodinamik, Ağustos 2017). Her yerde dile getiriliyor: “Türkiye’nin en büyük problemi enerjide dışa bağımlılık” diye. Yani tüketim arttıysa, cari açığımızda da koca bir gedik oluştu demek bu.

Ayrıca Orman ve Su İşleri Bakanlığı verilerine göre 2017 yılı Ağustos ayına kadar tam 100 orman yangını çıkarmışız (Ben bu verilere 15 Ağustos’ta baktım, ay sonuna kadar dilerim bu sayı artmaz).

Bu aralar bir de “Kirpiler yeryüzüne çıkmış, deprem mi olacak” muhabbetleri var. İstanbul Veterinerler Odası Başkanı ve İstanbul Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Murat Arslan konuyu izah etti: “Kirpiler, hızlı yapılaşma, inşaatların yarattığı titreşimler nedeniyle yeni yaşam alanı arayışına girdi. Kirpiler adapte olmakta zorlanan canlılardır. Yeşil alan yok edildikçe soyları tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor”. Yani kentsel dönüşme çabalarımız, kirpileri bile rahatsız ediyor…

Üstelik her yağmurda caddelerin, altgeçitlerin, metroların durumu, yakında sokaklara “yağışlı havada yüzme bilmeyen sokağa çıkamaz” tabelaları astırabilecek kadar iddialı.  Bu durumun turizm sektörüne katkısı da olmuş (!) Yağmurda İstanbul Caddebostan’da, Mersin’de bir alt geçitte, yine İzmir caddelerinde deniz yatağı ile keyif yapılabiliyor. Hele Üsküdar’da, bildiğiniz minibüsler, deniz taşımacılığı konusunda vapur ve teknelere rakip olabiliyor…

Tüm bunlardan daha kötüsü de var… WWF-Türkiye’nin gerçekleştirdiği Türkiye’nin Yarınları Projesi Sonuç Raporu’na göre bizi şunlar bekliyor: “Sıcaklık artışı 2030’lu yılların sonuna kadar sınırlı kalacak, bu dönemden sonra hızlı bir artış gözlenecek. Mevsimsel ve bölgesel farklılıklar göstermekle beraber sıcaklık artışının kış mevsiminde 4 °C, yazın ise 6 °C civarına ulaşması bekleniyor (1960-1990 döneminde göre). Kış yağışlarında Türkiye’nin genelinde azalma görülürken bir tek Kuzey Anadolu’nun doğu yarısında yağışlarda artış görülecek. 2011 yılında yayımlanan İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planı da, Türkiye’de yıllık ortalama sıcaklığın gelecek yıllarda 2,5-4 °C artacağını, artışın Ege ve Doğu Anadolu Bölgeleri’nde 4°C’yi, iç bölgelerinde ise 5˚C’yi bulacağını öngörürken, Türkiye’nin yakın gelecekte daha sıcak, daha kurak ve yağışlar açısından daha belirsiz bir iklim yapısına sahip olacağını ortaya koyuyor. Türkiye’nin özellikle su kaynaklarının azalması, orman yangınları, kuraklık ve çölleşme, bunlara bağlı ekolojik bozulmalar gibi olumsuzluklardan önemli ölçüde etkileneceği öngörülüyor.

Acilen tedbir almamız, güneşimizden rüzgarımızdan bol bol faydalanmamız, muhteşem lüks projelerimizi altyapı ve çevre düzenlemeleri ile birlikte yapmamız, doğayı katletmememiz, çevreye duyarlı ürünleri ve üretim yöntemlerini tercih etmemiz, iklim değişikliği ile mücadeleyi bireysel yaşamımızdan üretim bantlarımıza kadar her noktada ciddiye almamız şart. 



Slider Altına